Sâdık dostlar arasında yaşa!

Sâdık, emîn, güzel huylu olan dostlar, arkadaşlar, insanı tehlikelerden, korkulardan muhâfaza ederler, korurlar. Kötü huylu olanlar ise, insanın ayıplarını arayıp, yüzüne çarparlar. İyi, sâdık olanlar ise, insanın ayıplarını pek görmezler. Tevbe sûresinin 120. âyetinde meâlen;
(Ey mü’minler! Dâimâ, her zamân, sâdıklar ile birlikte bulunun!) buyurulmaktadır.
Böyle sâdık bir arkadaş, bir dost bulmak çok zor ise de, imkânsız da değildir. Hazret-i Ömer buyuruyor ki:
“Sâdık dost bul ve onların arasında yaşa! Dürüst ve samimi arkadaşlar, genişlikte süs ve ziynet; darlıkta yedek sermayedirler. Dostunun sana düşen işini güzelce gör ki, lüzumunda sana daha güzeli ile karşılıkta bulunsun. Düşmanından uzaklaş, her dosta bel bağlama, ancak emin olanları seç. Emin olanlar, Allahü teâlâdan korkanlardır. Kötü insanlarla düşüp kalkma, onlardan kötülük öğrenirsin. Onlara sırrını verme, ifşâ ederler. İşlerini, Allahü teâlâdan korkanlara danış ve onlarla istişâre et!”

“AYIBINI BAŞKASINA SOR!”
İbrâhim bin Edhem hazretleri birisiyle arkadaş olur. Bu arkadaşlıkları bir müddet devam edip, zaman gelip ayrılmaları icâb edince, arkadaşı;
-Efendim, uzun zaman arkadaşlık ettik. Bir ayıbımı görmüşseniz söyleyin bir daha yapmayayım der. İbrâhim bin Edhem hazretleri cevâbında;
-Kardeşim sende bir ayıp görmedim. Ben sana dâima sevgi gözü ile baktım. Onun için seni hep iyi buldum. Senden gördüklerim hep iyi şeylerdi. Ayıp arıyorsan başkalarına sor, buyururlar.
Muhabbet, sevmek, hep berâber olmayı istemek, berâber olmaktan zevk, lezzet duymak demektir. İnsan sevdiğini hiç unutmaz. Muhabbetin yeri ise kalbdir. Hadis-i şerifte;
(Herkes, âhırette, dünyâda iken sevmiş olduğu kimselerle berâber bulunacaktır) buyuruldu.
Hâtim-i Esam hazretleri buyuruyor ki:
“İnsanlara baktım, herkes, bir şeyi seçmiş gördüm ve bu sevgililerin çoğu, onlara ölüm yatağına kadar, bazıları öldüğü vakte kadar, bazıları da, mezâra girinceye kadar, arkadaşlık ediyor ve sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar, gördüm. Onunla berâber kimse mezâra girmiyor, dert ortağı olmuyor. Bu hâli görünce, düşündüm ve kendime dedim ki: Dünyâda öyle bir dost seçmeliyim ki, mezâra benimle gelsin, bana orada arkadaşlık etsin!.. Aradım, taradım, Allahü teâlâya yapılan ibâdetlerden başka böyle sâdık bir sevgili bulunmadığını gördüm. Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldım…”
Sohbet, bir kerre de olsa, berâber bulunmak demektir. Hazânetür-rivâyâtta buyuruluyor ki:
“Din âliminin bir sâat kadar sohbetinde bulunmak, yedi yüz sene ibâdet etmekten dahâ hayırlıdır. Hadis-i şerifte, (Kırk gün içinde bir âlim meclisinde bulunmayan bir kimsenin kalbi kararır. Büyük günâh işlemeye başlar. Çünkü ilim kalbe hayât verir. İlimsiz ibâdet olmaz. İlimsiz yapılan ibâdetin faydası olmaz!) buyuruldu”

“SAKIN! ÇOK SAKIN!..”
İmâm-ı Rabbânî hazretleri bir talebesine hitaben buyuruyor ki:
“Dünyâya düşkün olanlarla arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, öldürücü zehirdir. Bu zehirle öldürülen kimse, sonsuz olarak ölür. Aklı olana bir işâret yetişir demişlerdir. Biz ise, açıkça ve üzerine düşerek anlatıyoruz. Bunların yağlı, tatlı yemekleri, kalbin hastalığını arttırır. Kalbin iyiliği, hastalıktan kurtulması nasıl düşünülebilir? Sakın! Sakın! Çok sakın! Onlarla görüşmekten, arslandan kaçar gibi, hattâ dahâ çok kaçmalıdır. Arslan insanın yalnız cânını alır. Bu da, âhırette faydalı olur. Dünyâya düşkün olanlarla berâber olmak ise, insanı sonsuz felâkete ve zarara sürükler. Onlarla konuşmaktan, onların lokmalarını yemekten ve onları sevmekten ve onları görmekten sakınmalıdır.”
Netice olarak, iyi, sâdık, emîn ve güzel huylu olanlarla dost, arkadaş olmalıdır. Çünkü böyle dostlar, insanı tehlikelerden, korkulardan muhâfaza ederler, korurlar. İbrâhim Havvâs hazretlerinin buyurduğu gibi:
“İyi insanların, bütün varlığı ile bağlı olduğu murâdı, maksadı, Allahü teâlâdır. Bunun için doğru, sâdık, kimselerle arkadaş olmalıdır.”