Şâh Ebü’l-Meâlî

Şâh Ebü’l-Meâlî hazretleri, Hindistan’da yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir. Seyyid olup Kâdiriyye yolunda kemâle ermiştir. 1514 (H.920) senesinde doğdu. Kabri, Hindistan’da Lahor şehrindedir. 1615 (H.1024) senesinde vefât etti.
Şâh Ebü’l-Meâlî hazretleri, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Harâm karışmamış olan tegannî, sâlih insanın temiz kalbine, rûhuna tatlı geldiği gibi, harâm karışmış olan müzik de, fâsıkların nefslerine tatlı gelir. Onlar, bunların, bunlar da onların müziklerinden zevk almazlar, sıkılırlar. Çünkü kalbe, rûha lezzet veren şey, nefse sıkıntı verir. Nefse tatlı gelen şey, temiz kalblere sıkıntı verir. Bunun içindir ki, kâfirlerin, fâsıkların Cennet hayâtı yaşadıkları yerler, Müslümânlara, sâlihlere zindan olur. (Dünyâ, [yani harâmların bulunduğu yerler, fısk meclisleri] mü’mine zindan, kâfire ise Cennettir) hadîsi değişmez bir hakîkattir. Bu hakîkati göz önüne alarak, herkes kendi kalbinin nasıl olduğunu kolayca anlayabilir.
Çok kimsenin nefsi, küfür alâmetlerini kullanmakla ve harâmları işlemekle kuvvet bulup, kalbi ve rûhu örttüğünden, nağme nefse tesir edip azdırmaktadır. Rûhun, kalbin sıfatları mağlûb olduğundan, müteessir olmamaktadırlar. Nefsin duyduğu lezzet, kalbin, rûhun lezzeti sanılmaktadır. Nağmeden bazı hayvanlar da lezzet almaktadır.
Sûre-i Lokmandaki (Lehvelhadîs) âyet-i kerîmesinin, mûsikînin men’i için olduğunu, tefsîrler bildirmektedir. Tefsîrlerde, bu âyet-i kerîme şöyle tefsîr ediliyor:
“ACI AZAPLARI MÜJDELE!..”
(Bazı insanlar, dedikodu yaparak, yalan hikâyeler, romanlar söyleyerek ve yazarak ve para ile şarkıcı kadınlar tutup herkese ses nağmeleri dinleterek, Kur’ân-ı kerîm dinlemelerine, farzları, harâmları okuyup öğrenmelerine ve namâz kılmalarına mâni olmaya, yani gençleri İslâmiyyetten uzaklaştırmaya çalışıyor ve Müslümânlarla ve Allahü teâlânın emirleri ile, alay ediyorlar. İslâmiyyete gerilik, Müslümânlara da, anormal insan, ibtidâî, örümcek kafalı, hasta adam ve gerici gibi isimler takıyorlar. Bunlara, Allahü teâlânın emirleri, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözleri söylenince, kendilerine bir süs vererek, kibirle, gurûrla yüzlerini çevirerek, bu söylenenleri hiç duymuyormuş gibi aldırış etmezler. Onlara Cehennem ateşini, çok acı azapları müjdele!)