Sâlih Baba

Sâlih Baba, Erzincan’da yetişen velîlerdendir. 1846 (H.1263) senesinde doğdu. Tasavvufta Nakşibendî-Hâlidiyye yolunun rehberlerinden Muhammed Sâmî Erzincânî hazretlerinden feyz alarak kemâle ermiştir.
Sâlih Baba, bir sohbetinde buyurdu ki:
Büyük üstadımız, İmam-ı Rabbani, Müceddid-i Elf-i Sânî, Ahmed Farûkî Serhendî hazretleri, Mektubatının ikinci cild otuzsekizinci mektubunda buyuruyorlar ki: Kalbinde zerre kadar dünyâ sevgisi olan veyâ kalbinde dünyâ ile zerre kadar ilgisi bulunan yâhud kalbine zerre kadar dünyâ düşüncesi gelen kimseye Allahü teâlâyı tanımak nasîb olmaz. Böyle seçilmiş bir kimsenin zâhiri [ya’nî duygu organları ve düşünceleri], bâtınından [ya’nî kalbinden ve rûhundan] çok uzak ve ayrıdır. Âhıretten dünyâya gelmiş, başkalarına fâideli olmak için, insanlar arasına karışmıştır. Bunun dünyâ işlerinden konuşması ve dünyâ işlerinin sebeblerine yapışması kötü değildir. Hattâ çok iyidir. Böylece, kul haklarını yerine getirmekte ve insanlara fâideli olmakta ve onlardan fâidelenmektedir. Böyle kimsenin bâtını, zâhirinden dahâ iyidir. Arpa satanlar pazarında buğday satan kimse gibidir. Herkes onu, kendileri gibi buğday pazarında arpa satıcısı gibi sanırlar. Onun zâhirini de, bâtınından dahâ iyi bilirler. Zâhirde Allah adamı görünüyor, gönlü dünyâ iledir derler. A’râf sûresinin seksendokuzuncu âyetinde meâlen, (Ey Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında sen hak olanı hükmet. Sen hükmedenlerin hayrlısısın!) buyruldu. Doğru yolda bulunanlara ve Muhammed Mustafâ’nın “aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde olanlara selâm ederim.
Salih Baba 1906 (H.1324)da Erzincan’da vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:

HARAMDAN KAÇINMADIKÇA!..
Abdüllah bin Ömer “radıyallahü anhümâ” buyurdu ki: (Kambur oluncaya kadar namâz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, harâmdan kaçınmadıkça, kabûl edilmez, fâidesi olmaz). Yahyâ bin Mu’az buyuruyor ki: (Allahü teâlâya itâat etmek, bir hazîneye benzer. Bu hazînenin anahtarı duâ, anahtarın dişleri de helâl lokmadır). Sehl bin Abdüllah-i Tüsterî buyuruyor ki: (Hakîkî îmâna kavuşmak için, dört şey lâzımdır: Bütün farzları edeble yapmak, helâl yemek, görünen ve görünmeyen bütün harâmlardan sakınmak ve bu üçüne, ölünceye kadar devâm etmeğe sabretmek.)

Comments are closed.