Sâlih Efendi

Sâlih Efendi, İstanbul’da yetişen evliyâdan olup, 1788 (H.1203) senesinde, Karagümrük’te doğdu. “Odabaşı Şeyhi” diye meşhur olan Nûrî Efendiye talebe oldu. Tam yirmi iki sene cân-u gönülden hizmet etti. Hocasının vefatından sonra onun yerine geçerek Fâtih civârında talebe yetiştirmeye başladı. 1879 (H.1296) senesinde vefât etti. Dergâhındaki tevhîdhânesine defnedildi.
Sâlih Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Sevâb ve azâb nedendir, suâline karşı deriz ki: Azâb, kötü iş yaptığından dolayı, biri sana kızıp, intikam almak için, canını yakması değildir. Sevâb da, işini beğendiği için, mükâfât değildir. O gün, Allahü teâlâdan başka, intikam alacak kimse yoktur. İnsanın kanı, safrası bozulduğu veyâ başka zararlı şeyler vücûtta çoğaldığı zamân, bedendeki değişikliğe, hastalık dediğimiz gibi ve ilâç tesîr ettiği zamân hâsıl olan hâle sıhhat dediğimiz gibi, insanda şehvet ve asabiyyet artınca, câna bir ateş düşer. İşte insanın felâketinin sebebi, bu ateştir. Bunun için, hadîs-i şerîfte, (Gadab, ya’nî asabiyyet, Cehennem ateşinden bir parçadır) buyuruldu. Akıl ışığı kuvvetlenip, şehvet ve asabiyyet ateşini söndürdüğü gibi, îmân nûru, Cehennem ateşini söndürür. Nitekim, Cehennem, mü’minlere: (Ey mü’min! Çabuk geç ki, nûrun ateşimi söndürüyor) diyecektir. Bu söz, ses ile olmayacak, su yangını söndürdüğü gibi, Cehennem, mü’minin nûruna dayanamayıp sönecektir… Şehvet ateşi de, akıl nûru ile söner. Kıyâmette, sana azâb için başka yerden bir şey getirmeyecekler. Nitekim, (Cehennem, dünyâda yaptığınız kötü işlerden başka bir şey değildir. Bunların, size geri çevrilmesidir) buyuruldu. O hâlde, Cehennem ateşinin tohumu, insanın şehveti ve gadabıdır. Bunlar insanın içindedir. İlm-i yakîn ile bilen, bunları görebilir…

TIPKI MIKNATIS GİBİ!..
Zehir insanı hasta yapar. Hastalık da, insanı mezâra sokar. Fakat, zehir ve hastalık insana kızmış ve intikam almış denilemez. Günâh ve şehvet de, kalbi hasta eder. Bu hastalık, kalbin ateşi olur. Bu ateş, Cehennem ateşi cinsinden olup, dünyâ ateşi gibi değildir. Mıknâtıs taşı, demir parçalarını kendine çektiği gibi, Cehennem ateşi de, bu ateşi taşıyanları kendine çeker. [Cehennemin ve Cehennem zebânîlerinin, ya’nî azâb meleklerinin] kızması ve intikam alması olmaz. Sevâb işleyenlerin hâli de böyledir. Anlatması uzun sürer…