Şamlı Âlim Ebû Müshir el-Gassânî

Ebû Müshir el-Gassânî hazretleri Malikî fıkıh âlimidir. 140’da (m. 679) Şam’da doğdu. Küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi ve kıraat ilmini öğ­rendi. Tabiînin büyük âlimlerinden hadis tahsil etti. İmam-ı Malik’ten fıkıh öğrendi. 218’de (m. 833) Bağdat’ta vefat etti.

Bir dersinde şunları anlattı:

Dîn-i islâmda ve semavî olan bütün dinlerde her şey, her iş Allahü teâlânın takdîri ile, irâdesi ile hâsıl oluyor. Fakat, insan bir işin ezelde nasıl takdîr edildiğini bilmediği için, Allahü teâlânın emrine uyarak çalışması lâzımdır. Kaza ve kader, insanın çalışmasına mani değildir. İnsanlar, kaza ve kaderi, bir işi yapmadan önce değil, yaptıktan sonra düşünmelidir. Hadîd sûresinin yirmiikinci âyet-i kerimesinde meâlen, (Dünyada olacak her şey, dünya yaratılmadan evvel ezelde Levh-i mahfûza yazılmış, takdîr edilmiştir. Bunu size bildiriyoruz ki, hayatta kaçırdığınız fırsatlar için üzülmeyesiniz ve kavuştuğunuz kazançlardan, Allahın gönderdiği nîmetlerden mağrur olmayasınız. Allahü teâlâ kibirlileri, egoistleri sevmez) buyuruldu. Bu âyet-i kerime gösteriyor ki, kaza ve kadere îman eden bir kimse, hiçbir zaman yeise, ümitsizliğe düşmez ve şımarmaz. Kaza ve kadere inanmak, insanın çalışmasına mani olmaz. Çalışmasını kamçılar. (Çalışınız! Herkes, kendisi için takdîr edilmiş olan şeylere sürüklenir) hadis-i şerifi de, insanın çalışmasının; kaza ve kaderin nasıl olduğunu göstereceğini, çalışmak ile kaza ve kader arasında sıkı bir bağlılık bulunduğunu bildirmektedir. Bir adamın iyilik için çalışması, bu adam için ezelde iyilik takdîr edilmiş olduğunu göstermektedir. Çünkü herkes, kendisi için ezelde takdîr edilmiş olan işleri yapmaya sürüklenir.
Kaza ve kadere inanmak ve bütün hayırları ve şerleri Cenâb-ı Haktan bilmek, Müslümanlar için nasıl bir vazîfe ise, hayırlı işleri yapmak ve şer olan, fena olan işlerden kaçınmak için çalışmak da, vazîfedir. Allahü teâlânın, bir şeyin nasıl olacağını, olmadan evvel bilmesi ve o bilgisine göre takdîr ve irâde buyurması, insanlara cebretmek olmaz. Çünkü, kulların irâde ve ihtiyârlarını nasıl kullanacağını da ezelde biliyordu. Bu bilmesi ve takdîr etmesi, kulların arzularına, irâdelerine zıt değildir. Cenâb-ı Hakkın ezelde bilmesi, işlerin olmasına veya olmamasına bir tesir yapmıyor. (İlim, malûma tâbidir) sözü de, ilmin işlere tesir etmeyeceğini anlatmak için söylenmiştir.