Şamlı Velî Yûsuf Kâmitî

Yûsuf Kâmitî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Kerâmetler ve hârikalar sahibi idi. Rivâyet edildi ki, Yûsuf-i Kâmitî bir sabah erkenden Şam’da bir caddeden geçerken, onu sevenlerden birisi, elini bu zâtın elbisesine sürüp, sonra elini bereketlenmek için yüzüne, gözüne sürdü. Bu zâtı sevmeyenlerden ve büyüklüğünü inkâr edenlerden birisi, o sırada dükkânını açıyordu. Bu hâli görüp Yûsuf-i Kâmitî’yi çok seven o kimseye; “Elin necs (pis) oldu. Çünkü o iyi birisi değil!” dedi. Yûsuf-i Kâmitî’yi çok seven o zât cevap vermeyip sustu. Ertesi gün yine aynı vakitte, Yûsuf-i Kâmitî oradan geçiyordu. Onu sevmeyen aynı dükkânın sahibine uğradı. “Bu gece bizim hâlimizi, makamımızı gördün mü?” buyurdu. O kimse koşarak gelip Yûsuf-i Kâmitî’nin ellerine sarıldı. Hiçbir şey konuşamıyordu. Kendinden geçip, bayılarak yere düştü. Evine götürdüler. Üç gün sonra kendine gelebildi. Kendisine; “Sana ne oldu ki bu hâle düştün?” diye soranlara şöyle anlatıyordu:

“Hakaret ettiğim, büyüklüğünü inkâr ettiğim Yûsuf-i Kâmitî’yi rüyâmda gördüm. Büyük bir denizin ortasında, o zamana kadar hiç görmediğim çok güzel elbiseler içinde idi. Karada durur gibi deniz üzerinde duruyor, abdest alıyordu. Deniz üzerinde durduğu hâlde batmıyordu. Yüzü öyle güzel idi ki, ondördüncü gecesindeki ay gibi parlıyordu. Bu rüyâdan sonra anladım ki, o, evliyâdan büyük bir zât olup, onun hakkında benim daha önceki düşüncelerim hep yanlış imiş. Önceki hâlime pişman oldum…

Bu kimse, tövbe edip Yûsuf-i Kâmitî’nin talebelerinden oldu.”

Bir sohbetinde buyurdu ki:
“Bir hadis-i şerifte, (İnsanda bir et parçası vardır. Bu sâlih olursa, bütün beden sâlih olur. Fâsid olursa, bütün beden fâsid olur. Bu et parçası, Kalptir!) buyuruldu. Bedenin sâlih olması için, kalbin sâlih olmasına tasavvufcular (Fenâ-i kalb) demektedir. Kalp, Allahü teâlânın sevgisinde fânî olur. Onun sevdiği şeyleri seven kalbi olunca, kalbin bu fenası, komşusu olan nefse de tesîr eder. Nefis, emmâreliğinden kurtulmaya başlar. (Hubb-i fillah ve Buğz-i fillah) kazanır. Yâni Allahü teâlânın beğendiği şeyleri sever. Allahü teâlânın beğenmediklerini sevmez. Bundan dolayı, bedenin hepsi İslâmın ahkâmına uymak ister.”