Seçim öncesi genel durum

 

7 Haziran seçimi bugüne kadar yapılan seçimlerin en önemli olanıdır. Partiler arası iktidar kavgasından ziyade, vesayet rejimi ile milli iradenin ve yeni Türkiye’yi hedefleyenlerin arasında geçecektir.
Kamu araştırma kuruluşlarına göre: AK Parti yüzde 47.7 ile yüzde 50.3 oy alacaktır. CHP ise yüzde 25 ile 23 arasında kalacaktır. CHP lideri Kılıçdaroğlu duygu sömürüsü yapmaktadır. Sanki sadece kendisi fakir bir aileden gelmiştir.
Osmanlı Devleti 1911 Trablusgarb, 1912-1913 Balkan Savaşı ve 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı ve 1919-1922 Milli Mücadele olmak üzere tam 11 yıl savaş içinde yaşamıştır. Çanakkale Savaşında 253 bin şehit vermiştir. Bunun 10 bini tahsilli gençlerdi.
Birinci Dünya Savaşında 9 cephede savaştı. Milyonlarca kayıp ve yaralı verdi. 1923’te cumhuriyet kurulduğunda CHP’nin üst düzey yetkilileri, dönmeler ve devletin kaymağını yiyen elit bir tabaka dışındı bütün millet fakirdi.
Bu aşırı fakirlik 1950 yılına kadar devam etti. Menderes ve Özal ülkenin zenginleşmesinde büyük rol oynadı. Biri idam edildi diğeri zehirlendi. Erdoğan ise 2002’den bu yana Türkiye’yi dünyanın en güçlü 10 ülkesi arasına sokmak istediği ve oldukça yol aldığı için muhalefetin, küresel sermayenin hedef tahtası olmuştur. Allahü teala şerlerinden korusun.
1923-2008 arası Türkiye içerde ve dışarda tam bağımsız değildi. Vesayet rejiminin zulmü altında idi. Dünya ekonomisi çok az sayıda ailenin kontrolündedir. Dünyanın 1 yıllık gelirinin yüzde 49’u bunlara aittir. Türk ekonomisi ise 1923’ten bu yana 18 ailenin kontrolü altındadır.
AK Parti iktidarına kadar maliye bakanlığı başta olmak üzere ekonomi ile ilgili bakanlıklar holdinglerde çalışan kişiler idi. Türkiye’deki 18 aile dünya ekonomisini kontrol eden ailelerle dirsek temasındadır. Türkiye’deki medyaya gelince (çok azı hariç) emperyalist güçlerin basınıdır. Son olarak Frankfurt’ta gençler çoğu Yahudi olan küresel sermayeyi protesto ettiği için 200’ü yaralanmıştır. Kanada’da aynı şekilde davranan gençlere de aynı muamele yapılmıştır.
Oysa bunlar Türkiye’deki provokatörler gibi yakıp yıkmadılar. Kaldırım taşlarını söküp polise atmadılar. Türkiye’deki “merkez medya” “birilerinin” emrindedir. Batı medyası bu gençlere yapılanları tenkit şöyle dursun haber bile yapamaz. Bunlar yazar ya da medya mensubu değildir…
Şu andaki anayasa, darbe ve vesayet rejimi anayasasıdır. Halkın milli iradesine karşıdır. Seçmen seçtiğini tanımıyor. “Dar bölge” seçim sistemi ve listeye göre değil adaya göre oyunuzu kullanın.
Listeyi hazırlayan parti liderleri listeye göre oy kullanılmasını ister. Çünkü sıralamayı onlar hazırlıyor. Ön seçim sadece göstermeliktir. Türkiye’deki şu anki sistem oldukça; yolsuzluk, rüşvet, istismar, kayrılma ve her türlü pislik asla ve asla önlenemez.
Hükümet milletvekillerine, milletvekilleri ise seçmen ve seçildiği yerin partisine asla ters düşmez. Başkanlık sisteminde başkan hiç kimseye borçlu değildir. Sadece halka ve anayasal kuruluşlara hesap verir. Bugünkü sistemde hükümet dengeler üzerine kurulur. Başkanlık sisteminde başkan meclis dışından bilgi birikimi olan kişiyi tayin eder. Başkan seçilmediğinde bu kadrosu da gider.
İsmet İnönü, Fevzi Çakmak’ın meclisi kuşatması ile seçildi. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra sivil aday askerlerle tehdit edildi. (Prof. Dr. Başgil) 1923-1950 yılları gerçek diktatörlük idi. Başkanlık sisteminde başkan partiye değil halka dayanır.
Çözüm süreci elbette Türkiye için son derece hayırlı olacaktır. Güneydoğu Anadolu, Ege ve Marmara bölgesinden daha zengin refah içinde olmaya namzettir. Ama Kürt asıllı vatandaşlarımızı istismar eden malum kişi ve kuruluşlar bunu istemiyorlar. Çünkü siyasi ve mali kazançları tehlikeye girer.
Geçmişte yıllarca birbirini katleden parti ve kişileri Siyonizm, AK Parti’ye karşı birleştirmiştir. Yahudi’nin bin yıllık stratejisi; hedefi için kişi ve kuruluşları kullanmaktır. Geçmişte Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nu batıran Kılıçdaroğlu Türkiye’nin ekonomisini batırmaya adaydır.
Geçmişte Özal ekonomiyi güçlendirmiş ve kişi başına milli geliri artırmış idi. Demirel iktidar olmak için çok vaadde bulundu ve ülkenin ekonomisini batırdı. Acaba Kılıçdaroğlu da Demirel’e mi özeniyor?!.