Şeker tüccarının pişmanlığı!..

Basra’da
bir tüccar vardı. İran’daki bir adamı mektup yazarak ”Bu sene şeker
kamışının verimli olmadığını, çok şeker almasını” bildirdi!

Muteber
kitaplarda buyuruluyor ki: Dinimizde kâr haddi yoktur. Fakat ihtikâr ve
fahiş fiyat yasaklanmıştır… Medine-i münevverede pahalılık olmuştu.
Fiyatlar yükseldiği için kâr haddi koyması istenildiğinde, Peygamber
efendimiz, (Fiyatları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben Allahü teâlâdan bereket isterim) buyurdu. 
Karaborsacılar,
fırsatçılar tarafından [mallar saklanarak] fiyatlar yükseltilip millete
zarar ve zulüm haline geldiği zaman, fiyatlar, fahiş olarak [mal oluş
fiyatının iki misline] artıp, millete zarar ve zulüm haline gelince,
hükümetin, tüccarlara danışarak, uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz
olur. (Redd-ül-muhtar)
Piyasayı bilmeyenlere
yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. Hatta, acemi olup, ucuz satan
veya pahalı alan ile alışveriş etmemelidir. Bunlarla alışveriş yaparken
piyasadaki fiyatı gizlemek günahtır…
Sıkışık durumda
olanlara, yiyecek içecek, giyecek ve barınacak şeyler için fahiş fiyatla
mal satmak haramdır. Nafakasını temin etmek için herhangi bir şeyini
satmak zorunda kalan fakirin sattığını ucuz almak da haramdır. (Bey ve şir’a risalesi)
İnsanlar,
İslam ahlakına uyarsa, ne kandıran, ne kandırılan olur. Mallara narh
koymaya lüzum kalmaz. Arz ve talebe göre, mallar kıymetlenir veya
ucuzlar.
        ***
Bir zamanlar,
Basra’da büyük bir tüccar vardı. İran’da bulunan adamlarından biri, buna
mektup yazarak ”Bu sene şeker kamışının verimli olmadığını, kimse
duymadan, çok şeker almasını…” bildirdi. Tüccar da, çok şeker satın
alıp, şeker piyasadan çekilince, pahalı satarak, otuz bin dirhem kâr
etti… Ancak, ”Şeker kamışlarına afet geldiğini halktan saklamakla,
onlara hıyanet ettim, bu nasıl Müslümanlıktır? Allahım beni affet)
diyerek pişman oldu. Otuz bin dirhemi, kendisinden şeker alan kimselere
götürdü. Yaptığı yanlış işi anlattı… Müşteriler, adamın
bu dürüstlüğü göstermesinden dolayı, verdiği parayı almayıp, ”Sana hakkımızı helal ettik” dediler…
Adamcağız akşam evinde şöyle düşündü: ”Belki utanarak almamışlardır. Din kardeşlerime hıyanet ettim…” 
Ertesi gün tekrar götürdü. Her birine yalvararak otuz bin dirhemi taksim etti.
Böyle iş adamlarına ne mutlu…