Şemseddîn Timurtâşî

Şemseddîn Timurtâşî hazretleri, Hanefî fıkıh âlimlerindendir. 923 (m. 1517) senesinde Filistin’de doğdu. 1004 [m. 1595]’de Gazze’de vefât etti. Vikaye kitabında buyuruyor ki:
Dînimizde, îmândan sonra en kıymetli ibâdet namâzdır. Namâz dînin direğidir. Namâz ibâdetlerin en üstünüdür. İslâmın ikinci şartıdır. Arabîde namâza (Salât) denir. Salât, aslında duâ, rahmet ve istigfar demektir. Namâzda, bu üç mânânın hepsi bulunduğu için, salât denilmiştir. Allahü teâlânın en çok beğendiği ve tekrâr tekrâr emrettiği şey, beş vakit namâzdır. Allahü teâlânın, Müslümânlara îmân ettikten sonra en önemli emri, namâz kılmaktır. Dînimizde ilk emredilen farz da namâzdır. Kıyâmette de, îmândan sonra ilk soru namâzdan olacaktır. Beş vakit namâzın hesâbını veren, bütün sıkıntı ve imtihânlardan kurtulup, sonsuz kurtuluşa kavuşur. Cehennem ateşinden kurtulmak ve Cennete kavuşmak, namâzı doğru kılmaya bağlıdır.
Doğru namâz için önce kusûrsuz bir abdest almalı, gevşeklik göstermeden namâza başlamalıdır. Namâzdaki her hareketi en iyi şekilde yapmaya uğraşmalıdır. İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran hayırlı amel, namâzdır. Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Namâz dînin direğidir. Namâz kılan kimse, dînini kuvvetlendirir. Namâz kılmayan, elbette dînini yıkar).
Namâzı doğru kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin, kötü şeyler yapmaktan korunmuş olur. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Doğru kılınan namâz, insanı pis, çirkin ve yasak işleri işlemekten korur) buyuruldu. İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namâz, doğru namâz değildir. Görünüşte namâzdır…
Namâzları cemâat ile kılmalıdır. Cemâat ile kılmak, yalnız kılmaktan dahâ çok sevâbdır. Namâzda her uzvun tevâzu göstermesi ve kalbin de, Allahü teâlâdan korku üzere olması lâzımdır. İnsanı dünyâda ve âhirette felâketlerden, sıkıntılardan kurtaracak ancak namâzdır. Allahü teâlâ, Mü’minûn sûresinin başında meâlen, (Mü’minler herhâlde kurtulacaktır. Onlar, namâzlarını huşû ile kılandır) buyurdu. Tehlike, korku bulunan yerde yapılan ibâdetin kıymeti kat kat dahâ çok olur. Düşman saldırdığı zaman, askerin ufak bir iş görmesi, pek çok kıymetli olur. Gençlerin ibâdet etmeleri de, bunun için dahâ kıymetlidir. Çünkü, nefslerinin kötü isteklerini kırmakta ve ibâdet yapmama isteğine karşı gelmektedirler…