Şeyh İsmâil Rûmî

Şeyh İsmâil Rûmî hazretleri, Osmanlılar zamanında yetişen velîlerden olup, Kâdiriyye yolu büyüklerindendir. Kastamonu’nun Tosya ilçesine bağlı Bansa köyünde dünyâya geldi. Doğum târihi bilinmemektedir. 1631 (H.1041) senesinde İstanbul’da vefât etti.
Şeyh İsmâil Rûmî, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:
Bütün ibâdetlerin kabûl olması, helâl lokmaya bağlıdır. Hadîs âlimi Ahmed bin Abdüllah İsfehânî diyor ki: (Büyüklerden çoğu buyurdu ki: İbâdetler on kısımdır. Dokuz kısmı helâl kazanmaktır. Bir kısmı da bildiğimiz bütün ibâdetlerdir). O hâlde, müminler helâl kazanmaya çalışmalıdır. Harâmdan ve şüphelilerden kaçınmalıdır. Ebû Hüreyre “radıyallahü anh” buyuruyor ki: Resûlullahtan “sallallahü aleyhi ve sellem” işittim. Buyurdu ki: (Allahü teâlâ güzeldir. Yalnız güzel yapılan ibâdetleri kabûl eder. Allahü teâlâ, Peygamberlerine emrettiğini, müminlere de emretti ve buyurdu ki: Ey Peygamberlerim! Helâl yiyiniz ve sâlih, iyi işler yapınız! Müminlere de emretti ki, ey îmân edenler! Sizlere verdiğim rızklardan helâl olanları yiyiniz!)
Resûl “aleyhisselâm” sözüne devâm ederek buyurdu ki: (Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini göğe doğru uzatıp duâ ediyor. “Yâ Rabbî!” diye yalvarıyor. Hâlbuki yediği harâm, içtiği harâm, gıdâsı hep harâm. Bunun duâsı nasıl kabûl olur?) Yani harâm yiyenin duâsı kabûl olmaz buyurdu. İşte harâmı, helâli, şüphelileri ve fâizi bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan, harâmdan kurtulamayıp, ibâdetleri boşuna gider.
Abdüllah bin Mes’ûd “radıyallahü anh” buyuruyor ki: Alışveriş, yani ticâret ilmini bilmeyen fâiz yer. İmâm-ı Begavî, (Mesâbîh) kitâbında bildiriyor ki: Gasîl-ül-melâike adı ile şereflenmiş olan Hanzala’nın oğlu Abdullah “radıyallahü anhümâ” dedi ki: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Bile bile bir dirhem gümüş değerinde fâiz yemek, otuz zinâdan dahâ çok günâhtır.)

ÇALIŞMAK RIZKI ARTIRMAZ!
Kesb, malı arttırır. Fakat, rızkı artırmaz. Rızık, mukadderdir. İnsanlar (Müşevveş-üz-zihn) yaratıldığı için, kesb etmek emrolundu. Rızık, maaşa, mala, çalışmaya bağlı değildir. Böyle olmakla berâber, çalışmak lâzımdır. Çünkü, ef’âl-i ilâhiyye, sebepler altında tecellî eder. Âdet-i ilâhiyye böyledir. Fakat, bazan, denenilen sebep elde edilir de, fiil hâsıl olmayabilir. Yâhud, sebepsiz de, hâsıl olabilir…

Comments are closed.