Şeyh Sa’dî Şîrâzî

Şeyh Sa’dî Şîrâzî rahmetullahi aleyh, evliyânın büyüklerinden olup meşhur bir şairdir. 589 (m. 1193) senesinde İran’da Şîrâz’da doğdu. 691 (m. 1292) senesinde orada vefât etti. Bostan ve Gülistan isimli eserleri dünyaca meşhur olup, birçok Avrupa diline de tercüme edilmiştir. Gülistân’dan bazı bölümler:

“Mihnet, sâdece yüce Allaha mahsûstur. O’nun emirlerini yapmak, manevî yakınlığa sebep olur ve şükredildikçe ni’metlerini bollaştırır. İnsanın ciğerlerine giren her nefes hayatı uzatır, kişiye can verir. Ciğerden çıkan her kirli nefes ise, insana ferahlık verir. O hâlde nefes alıp verme birer ni’mettir. Ni’mete şükretmek vâcibdir. Kimin gücü ve lisânı yetebilir. Hak teâlâya hakkıyla şükür etmeye. Kulun yapabileceği en iyi iş, Allahü teâlâya karşı olan kusurunu bilip, O’ndan af dilemesidir. O’nun rahmeti her yeri kaplamış, verdiği ni’metler her yere yayılmıştır. Allahü teâlâ kulunun kusuru dolayısıyla, onun rızkını kesmez.”
“Bir pâdişah, bir gün suçsuz bir kölenin öldürülmesini emretti. Köle hayâtından ümidi kesince, kendi lisanıyla sultâna küfretmeye başladı. Sultan meraklanarak; ‘Bu köle ne diyor?’ diye sordu. Huzûrunda bulunan iyi kalbli bir vezir, ‘Efendim, bu köle; Rabbinizden mağfiret istemeye ve Cennete girmeye koşunuz. Bunun için çalışınız! Cennetin büyüklüğü, gökler ve yer küresi kadardır. Cennet, Allahü teâlâdan korkanlar için hazırlandı. Bunlar, az bulunsa da, mallarını Allah yolunda verirler, öfkelerini belli etmezler. Herkesi affederler. Allahü teâlâ, ihsân edenleri sever (Âl-i İmrân-133) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okuyor’ dedi. Bunun üzerine sultan, o köleyi affetti… Fakat birinci vezire muhalif başka bir vezir ise; ‘Pâdişâhım! Bize yakışan şey, pâdişâhımızın huzûrunda doğruyu konuşmaktır. Bu köle size küfretti’ dedi. Bu sözler üzerine hükümdârın canı sıkıldı ve bu vezire; ‘Onun yalanını, senin doğru sözünden daha çok beğendim. Çünkü onun yalanı, duruma göre uygun idi. Eskiden söylenmiş olan şu meşhûr sözü bilmez misin? (Hayırlı netice veren bir işin, iyi bir şekilde bitmesi için sarf edilen yalan söz, fenâlık ve fitne çıkaran doğru sözden daha iyidir) dedi…”