Şeyhülislâm Sirâcüddîn Ömer Gaznevî

Sirâcüddîn Ömer Gaznevî hazretleri fıkıh âlimidir. 704 (m. 1304)’de Afganistan’da Gazne’de dünyaya geldi. İlk tahsilini burada yaptıktan sonra Mekke’de ve Kahire’de Hanefî fıkhı tahsil etti.

İlimdeki yüksek derecesinden dolayı Mısır Hanefî Kâdılkudâtlığına (şeyhülislamlığına) getirildi. 773 (m. 1372) ‘de Kahire’de vefat etti.

Kabr-i nebevîyi ziyaret hakkında buyurdu ki:

Hanefî âlimleri dediler ki: “Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) kabr-i şerîflerini ziyâret, en faziletli müstehab ve mendûblardandır.”

İmam-ı Azam Ebû Hanîfe hazretleri buyurdu ki:

“Hacı için en iyisi, Mekke-i mükerremeden başlamasıdır. Hac vazîfesini eda edince, Medîne-i münevvereye uğrar, Medîne-i münevverede Resûlullah efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret eder. Hacca giderken önce Medîne-i münevvereye uğrar, sonra hac için Mekke-i mükerremeye giderse bu da olur. Resûlullah efendimizi ziyâret edeceği zaman, kabr-i şerîfe yaklaşır. Kabir ile kıble arasında ayakta durur. Resûlullah efendimize salât ve selâm, Ebû Bekr’e ve Ömer’e (radıyallahü anhümâ) Allahü teâlâdan rahmet diler.”

Abdürrahmân bin Yezîd, Atâ ve Mücâhid’den (radıyallahü anhüm) şöyle nakletti:

“Hacca gidileceği zaman, önce Mekke-i mükerremeye gidilip, hac vazîfesi ifâ edildikten sonra, istenirse Medîne-i münevvereye gidilir.”
İbrâhim Nehâî şöyle buyurdu: “Hacca veya umreye gidildiği zaman, önce Mekke-i mükerremeden başlanır. Hac ve umre yapıldıktan sonra, Medîne-i münevvereye gidilir.” (Önce Medîne-i münevvereden başlanıp, sonra Mekke-i mükerremeye gidileceğini söyliyen âlimler de vardır.)
Önce ve sonra gelen âlimler, ister Mekke-i mükerremeye gitmeden önce, ister Mekke-i mükerremede hac vazîfesini eda ettikten sonra olsun, Medîne-i münevvereye gidilmesini söylemişlerdir. Medîne-i münevvereye gitme sebeplerinden en büyüğü, Resûlullah efendimizi ziyâret etmektir.

Yine Hanefî mezhebi âlimlerinden Ebû Mensûr Kirmanî buyurdu ki:

“Eğer bir kimse sana Resûlullah efendimize selâmını iletmeni söylemişse, kabr-i şerîfte; (Esselâmü aleyke, yâ Resûlallah! Min fülân bin fülân senin Allahü teâlânın katında rahmet ve mağfireti için şefaatçi olmanı diliyor. Ona şefaatçi ol) der.”