Şeyhülislâm Üryânîzâde Esad Efendi

Üryânîzâde Ahmed Esad Efendi 156’ncı Osmanlı Şeyhülislâmıdır. 1814’te İstanbul’da doğdu. Kilisli âlim Osman Üryânî’nin soyundan gelir. Medreseden icazet aldıktan sonra Serez, Halep, Kastamonu, Manastır ve Şam kadılıkları yaptı. 1878’de Sultan 2. Abdülhamid tarafından şey­hülislâm tayin edildi. 1889’da bu görevde iken vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Ra’d suresindeki: “Allahü teâlâ, dilediğini siler. Dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitâb O’ndadır” âyet-i kerîmesinde, Levh-i mahfûz bildirilmektedir. Ümm-ül-kitâb, ezelî olan kelâm-ı ilâhînin ismidir. Melekler, bunu anlayamaz. Zamanlı değildir. Yani burada zaman yazılı değildir. Allahü teâlâdan başka, kimse bilmez. Hiç yok olmaz. Levh-i mahfûzda ise, değişiklik olur. Bunu melekler görür, insanın, işine göre, ömrü ve rızkı değişir, iyiler kötü, kötüler iyi olarak değiştirilebilir. Böylece, birine ölümüne yakın iyi işler yaptırıp, son nefeste îmânla gönderir. Başkasına kötü amel işletip, imansız gönderir. Bunun için Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz her zaman; “Allahümme yâ mukallibel kulûb, sebbit kalbi alâ dînik” duâsını okurdu ki, “Ey büyük Allahım! Kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, ancak sensin. Kalbimi, dîninde sabit kıl”, yanî dîninden döndürme, ayırma! demektir. Eshâb-ı Kirâm “aleyhimürrıdvân” bunu işitince; “Yâ Resûlallah! Sen de dönmekten korkuyor musun?” dediklerinde; “Mekr-i ilâhiden, beni kim temin eder?” buyurdu. Çünkü hadîs-i kudsîde; “İnsanların kalbi, Rahmânın kudretindedir. Kalbleri dilediği gibi çevirir” buyurulmuştur. Yani, Celâl ve Cemâl sıfatları ile, kötüye ve iyiye çevirir. Levh-i mahfûza ilk olarak “Benden başka Allah yoktur. Muhammed benim resûlümdür ve habîbimdir ve her şey benim mahlûkumdur. Her şeyin Rabbiyim, Hâlıkıyım” yazıldı. Sonra, Peygamberleri ve kıyâmete kadar gelecek insanların iyileri saîd olarak, kötüleri de şaki olarak yazıldı.
Kader değişmez. Kaza, kadere uygun olarak meydana gelir. Kaza, her gün çok değişip, sonunda kadere uygun olunca yaratılır. Kazâ-i mu’allak şeklinde, yaratılacağı yazılmış olan bir şey, kulun iyi ameli ile değişip yaratılmaz. Kaza, kaderin husûsî bir kısmıdır. Kader, ambara doldurulmuş buğday gibidir. Kaza ise, onu ölçerek vermek gibidir.

Comments are closed.