Seyyid Ahmed Çapakçuri

Seyyid Ahmed Çapakçuri hazretleri Anadolu velilerindendir. 1830 ( H.1246)’de Bingöl (Çapakçur) ilinin, Dikme (Kur) köyünde doğdu. 1921(H. 1340)’da vefat etti. Ali Sebti hazretlerinin talebelerindendi. Sohbetlerinde buyurdu ki:

“Namaz, münâcat yeri, temizlik madenidir. Namazda bazı sırlar keşfolunur, kalbe nûr güneşleri doğar.”
“Allahü teâlâ üç ihsânla sana ikram eyledi. Seni, zikr edici eyledi. O’nun bu ihsânı olmasaydı, sen, dilinle onu zikredemez, kalbin hatırlayamazdı. Seni kendine nisbet etti. Katında zikr olundun ve nimetini sana tamâm eyledi.”
“Bu vücut binasının direğini yıkmamak ve iyiliklerini atmamak lâzımdır. Devamlı olan âhıreti, geçici olan dünyâdan daha çok seven, akıllıdır. Nûru parlar, müjdeleri görünür. Böylece o, bu dünyâya kızarak yüzünü bundan çevirir. Bu dünyâya iltifât etmez, gönül vermez. Dünyâyı vatan ve mesken edinmez.” 
“Mahbûbundan, sevdiğinden karşılık bekleyen ve ondan maksadını, dileğini isteyen sâdık bir seven değildir. Çünkü muhib (seven), elinde olanı sevgilisi için verendir, sevdiğinde olanı almak isteyen değil.”
“Faydalı ilmin şuaları göğüste yayılır ve kalbde kanâat ortaya çıkar.”
“İlimde esas, Allah korkusudur. İlmin yanında korku olursa, bu ilmin sana faydası olur. Yoksa o ilim, senin için noksanlık ve vebal olur.”
“Nefse tâbi olmanın alâmeti, nafile olan hayır işlere rağbet gösterip, farzları yapmakta tembellik yapmaktır.”
“İbâdet ve tâatları zamanında hemen yap ki, sonra yaparım diye geciktirmek onları yapmana mâni olmasın.” 
Vefat etmeden evvel şöyle dua etti: “Yâ Rabbî! Sen ihsânını kesmezken, senden başkasından nasıl bir şey beklenir? Lütuflarının adedi değişmezken, senden başkasından nasıl bir şey istenir? Ey evliyâsına heybet elbisesini giydiren! Onlar, izzetinle azîz olmuşlardır. Sen, zikredicilerden önce zikr edicisin! Sen, kulların sana yönelmesinden evvel ihsân edicisin. İsteyenlerin istemesinden önce veren cömertsin. Vehhâbsın, çok hibe edicisin. Sonra, bize hibe ettiklerinle sana geliyoruz. Yâ Rabbî! Sana ibâdet ve tâat ettiğim zaman, senden korkum gitmediği gibi, isyan etsem de ümidim senden kesilmiyor. Yâ Rabbî! Sen emelim olunca, emelime nasıl kavuşmam! Sana güvenince, nasıl kaybederim!”