Sıkıntılara, katlanmak lâzımdır

Her Müslümânın, insanlardan gelen sıkıntılara dayanması, sabretmesi, sebât etmesi lâzımdır. İnsarlarla iyi geçinmek vâcibtir. Onlara kızmak iyi olmaz, sert davranmak yakışmaz…
Sebât; maksada kavuşmak için çalışırken, karşılaşılan sıkıntılara katlanmak, dayanabilmek demektir ki, güzel huylardandır. Her Müslümânın da, insanlardan gelen sıkıntılara dayanması, sabretmesi, sebât etmesi lâzımdır. İnsarlarla iyi geçinmek vâcibtir. Onlara kızmak iyi olmaz, sert davranmak yakışmaz. Ankebût sûresinin 2. âyet-i kerimesinde meâlen;
(İnsanların, îmân ettik demekle bırakılmayarak, din yolunda karşılaşacakları sıkıntılara katlanmalarına göre, îmân ettik sözlerinin doğru veyâ yalan olduğu anlaşılacağı) diye bildirilmektedir.
Bu âyet-i kerîmede, sıkıntılara dayanmanın çok mühim olduğu anlatılmaktadır. Enes bin Mâlik hazretleri şöyle nakleder:
“Resûlullah efendimizle birlikte gidiyordum. Üzerinde bürd-i Necrânî, yani Yemen kumaşından bir palto vardı. Arkadan bir köylü gelip, yakasından öyle çekti ki, paltonun yakası mübârek boynunu çizdi, yeri kaldı. Resûlullah efendimiz geriye döndü. Köylü zekât malından bir şey istedi. Resûlullah efendimiz, onun bu hâline güldü. Ona bir şey verilmesi için emir buyurdu.” Tetimmet-ül mazher kitâbında;
“Buradan anlaşılacağına göre, insanların başında bulunan kimsenin, Resûl aleyhisselâma uyarak, bunların ezâ ve sıkıntılarına katlanması lâzımdır. Zâten sıkıntıya katlanmak, herkes için iyi bir huydur. Üstlerin katlanması ise dahâ güzel olur” denmektedir.
Netice olarak, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin, bir talebesine hitaben buyurduğu gibi:
“İnsanların üzmelerine dayanmak lâzımdır. Akrabânın incitmelerine sabretmekten başka yapılacak şey yoktur. Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine emir olarak, Ahkâf sûresinde, (Peygamberlerden Ulül’azm olanların sabrettikleri gibi Sen de sabret! Onlara azâb verilmesi için duâ etmekte acele eyleme!) meâlindeki âyet-i kerîmeyi gönderdi. Orada bulunanlara en faydalı şey, yanlarında bulunanların, kendilerine eziyet etmeleri, sıkıntı vermeleridir. Kalbinde sevgi taşıyanların sıkıntı ve üzüntü çekmeleri lâzımdır. Sevgili, sevenin çok üzülmesini ister. Böylece, kendinden başkasından büsbütün soğumasını, kesilmesini bekler. Sevenin râhatlığı, râhatsızlıktadır. Âşıka en tatlı gelen şey, sevgili için yanmaktır. Sükûnet bulması çırpınmaktadır. Râhatı, yaralı olmaktadır. Bu yolda istirâhat aramak, kendini sıkıntıya atmaktır. Bütün varlığını sevgiliye vermek, ondan gelen her şeyi seve seve kapmak, acısını, ekşisini, kaşları çatmadan almak lâzımdır. Aşk içinde yaşamak böyle olur. Elinizden geldiği kadar böyle olunuz!”

Comments are closed.