Sonsuz saadete kavuşacak olanlar

Allahü teâlâ, kendisine inandığını söyleyip de, son peygamberi Muhammed aleyhisselama inanmayan kimselerin imanını, inanma olarak kabul etmemektedir. Bunlara kıymet verilmemesini istemektedir. Çünkü, imanın muteber olması için, Kur’an-ı kerimin bize bildirdiği çerçeve içinde olması lazımdır. Nedir bu iman? Kısa ve öz olarak şöyle:
Allah birdir, doğmamış ve doğurulmamıştır. Hiçbir şeye muhtaç değil, aksine her şey kendisine muhtaçtır. Eşi ve ve ortağı yoktur.

Bu şartlar, ehl-i kitapta, yani Yahûdi ve Hıristiyanlardaki Allah inancında yoktur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki:

(Yahûdiler, “Üzeyr Allahın oğludur” dediler. Hıristiyanlar da, “Mesih Allahın oğludur” dediler.) [Tevbe-30]

Allah inancının muteber ve makbul olabilmesi için şirkten arınmış olması ve Allaha, şanına yaraşan sıfatların izâfe edilmesi şarttır…

Şu âyet-i kerime de Hıristiyanların imanlarının geçerli olmadığını açıkça ortaya koymaktadır:
(Allahı ve peygamberlerini inkâr edenler ve [inanma hususunda] Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip, “Bir kısmına inanırız, bir kısmını inkâr ederiz” diyenler ve bunlar arasında [iman ve küfür] bir yol tutmak isteyenler yok mu? İşte gerçek kâfirler bunlardır.) [Nisa-150]

Dikkat edilirse bu âyette, Allahın insanları sevmesi ve günahlarını bağışlaması, insanların Muhammed aleyhisselama itaatine bağlanmıştır.

Allahü teâlâ Hazreti Musa’ya, (Azabıma dilediğimi uğratırım. Merhametim, her şeyi kaplamıştır. Bu rahmetim, [ahirette] müttekîlere [küfürden ve günahlardan sakınanlara], zekâtlarını verenlere ve bizim ayetlerimize iman edenleredir. Onlar, ümmi bir Peygamber olan Resule tâbi olurlar. O resulün [ismini ve vasıflarını] yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de yazılmış bulurlar. O Peygamber iyiliği, imanı emreder ve kötülüğü, küfrü nehyeder. Temiz şeyleri helal ve murdar şeyleri haram kılar. Onların yüklerini indirir ve ağır külfetleri hafifletir. Bu Peygambere inanan, Ona tazim eden, Ona yardım eden, Onunla gönderilen nura [Kur’an-ı kerime] uyanlar, işte onlar, sonsuz saadete kavuşacak olanlardır.) [A’râf157]

Bu âyetlerde doğrudan ehl-i kitaba hitaben, Muhammed aleyhisselama iman etmeleri emir buyurulmakta ve bu emre uymayanların akıbetlerinin sonsuz cehennem olacağı bildirilmekte iken; kim ne cür’etle “Hıristiyanların mazlumları ve hak dine kuvvet verenler, Cennete gidecektir” diyebilir? Böylelerinin maksatları ne olabilir dersiniz?!.