“Şu silahla oynayıp durma!”

“Şu silahla oynayıp durma!”



Arkadaşa “nereye gittiler” dedim, “bilmiyorum dışarı çıktılar” dedi. Biraz sonra yedi sekiz köylü göründü…

 

Ben okul müdürünün sunduğu içkiyi içmeyeceğim konusunda kararlı davranınca dedi ki:

“Hocam bu köyün gelenek ve görenekleri senin geldiğin yere benzemez. Burada içki içmezsen duramazsın” dedi.

“Ben buraya görev yapmaya geldim, duracağım” dedim.

Başıma dayadığı silahı indirip yine içki tepsisini aldı. Benden sonraki arkadaşa ikram etti. O arkadaş da “ben de içmiyorum” dedi.

“Sen neden içmiyorsun?” dedi.

“Ben haram olduğuna inandığım için kullanmıyorum” dedi.

Meğer o arkadaş da benden bir gün önce gelip göreve başlamış. İçki dağıtan arkadaş;

“Siz buraya ajan mı geldiniz? Bu köyde duramazsınız, hemen gidin!” demeye başladı.

“Hocam münakaşa etmeyelim, biz buraya görev yapmaya geldik” dediysem de bizi hiç dinlemiyor, sürekli tehdit eder hâlde konuşuyordu. Diğer arkadaş hiç sesini çıkarmıyordu. O zamanlar siyasetin en hızlı zamanlarıydı. Her gün birkaç genç ölüyordu.

“Hocam” dedim “kusura bakmayın ben ikindi namazımı kılacağım.”

Müdür olan arkadaş yine belindeki silahı çıkarıp kafama dayadı:

“Eğer namaz kıl seni öldürürüm” dedi.

“Hocam, silahı çektiğin zaman vuracaksın, şu silahla oynama” dedim.

“Namaz kılamazsın!” diyor başka bir şey demiyordu. Kendisine “benim namaz kılmamın ne zararı var, sana ne zararı olacak?” diyorum ama “hayır!” diyordu.

Silahını elimle tutup kibarca elini indirdim. “Hocam lütfen” dedim.

Hiç konuşmadı. Yan taraftaki oda tezek ile doluydu. Çünkü kışın oralarda tezek yakılıyordu. Yan odaya geçtim. Tezekleri temizleyip ikindi namazımı eda ettim. Çok üzülmüştüm:

“Ya Rabbi, yalnız sana inanıyor, yalnız sana güveniyorum. Beni zor durumlarda bırakma” diye dua edip yalvarmıştım.

Namazımı kıldım, odaya geldim. Odada sadece benden bir gün önce gelen arkadaş vardı. Öbür iki arkadaş gitmişlerdi. Arkadaşa “nereye gittiler?” dedim “bilmiyorum dışarı çıktılar” dedi. Biraz durduk, baktık ki dışarıdan yedi sekiz köylü geliyor.

Köylülerle birlikte o iki öğretmen arkadaş da geldi. İçlerinden biri bana “Hocam hoş geldiniz ben muhtarım” dedi.

Biraz konuştuk. Muhtar “hocam sıkıntınız ne?” dedi. Silah çeken müdür arkadaş durumları anlattı.

“Bunlar içki içmiyor, bu ise namaz da kılıyor, bu köyde bunlar duramaz!” dedi.

Muhtar biraz durdu. O arkadaşa döndü:

“Hocam” dedi “bu arkadaşlar Sünni, inançlarının gereğini yapıyor, biz Alevi kültürünü yaşıyoruz ya siz nesiniz?” dedi. İkisi de dondu kaldı. DEVAMI YARIN

Comments are closed.