Şükrün esası…

Abdullah-ı Şüttârî hazretleri, Hindistan evliyâsındandır. Doğum târihi ve yeri belli değildir. Büyük âlim Şihâbüddîn Sühreverdî’nin torunlarındandır. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Hadis âlimidir…

“ACELE ETMEK NEDİR?”
Abdullah-ı Şüttârî hazretlerine bir dersinde; duânın kabûl edilmesi, hayır ve misâfire ikrâmdan soruldu. O zaman şu hadîs-i şerîfleri okudu:
“Kul günâh veya kat’-ı rahm (sılayı rahmi terk) dâvâsında bulunmadıkça ve acele etmedikçe duâsı kabul edilir.” Eshâb-ı kirâm; “Yâ Resûlallah, acele etmek nedir?” diye sorunca; “Duâ ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vazgeçerek duâyı bırakır” buyurdular.
Bir kimse Peygamber efendimize suâl edip “Müslümanların hangisi daha hayırlıdır?” dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); “Elinden ve dilinden Müslümanların emîn olduğu kimsedir” buyurdu. 
“İşlerin en hayırlısı, çok aşırı veya eksik olmayıp, orta mertebede olanıdır.”
“Her kim Allah’a ve âhiret gününe îmân ederse ya hayır işlesin, yahud sussun. Her kim Allah’a ve âhiret gününe îmân ederse, komşusuna ikrâm etsin. Her kim Allah’a ve âhiret gününe îmân ederse, misâfirine ikrâm etsin.”
“Her kim ki helâlden kazandığı mal ile Allahü teâlânın rızâsı için hac etse, anasından doğduğu gün gibi günahsız olur.”

SEVGİYE DELİL VE ALÂMET
Kulun Allahü teâlâyı sevmesinde samîmi olup olmadığı, başına belâ ve musîbet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musîbet geldiğinde sabır ve sükûn hâlini muhâfaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü teâlâyı seviyor demektir. Musîbet ve fakirlik zamânında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alâmet yapıldı. Birisi Peygamber efendimize; “Ben seni seviyorum” deyince; “Fakirlik için bir elbise hazırla” buyurdu. Bir başkası gelip Peygamber efendimize; “Ben Allahü teâlâyı seviyorum” deyince; “Belâ için elbise hazırla” buyurdu.
İnsanları Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya çağıran bir rehber olan Abdullah-ı Şüttârî 1428 (H.832)’de vefât etti. Kabri, Mend kalesindedir. Vefat etmeden evvel buyurdu ki:
“Şükrün esası, nîmetin sâhibini bilmek, bunu kalb ile îtirâf etmek ve dille söylemektir.”

 

Comments are closed.