Şükürler olsun

(Dünden devam)

Bilâl-i Habeşî “radıyallahü anh”, kendine geldiğinde, güneş batmış, üstündeki kaya, gâibten atılmıştı bir kenara. “Şükürler olsun” diye mırıldandı. Ümeyye kâfiri, Bilâl’i dîninden döndürmek için her türlü işkenceyi deniyor, ama olmuyordu.
Cevap aynı:
“Allah bir!”
Bir gün, yine elbisesini çıkarıp, kalın deve ipini sardı boynuna. Halatın ucunu Mekke çocuklarına verip, yerlerde sürükletti vücûdunu. Ama o; “Allah bir!” diyordu. Bir gün Resûlullah Efendimiz oradan geçiyordu.
Bilâli gördü.
Çok üzüldü.
Zîra çıplak olarak kızgın kuma yatırmışlar, üzerine koca bir kaya koymuşlar, Bilâl o kayanın altında devamlı “Allah” diyordu. Yanına yaklaşıp; “Sabret yâ Bilâl, Allah demen seni kurtarır” buyurdu.
Ve evine döndü.
Çok üzülmüştü.
Az sonra hazret-i Ebû Bekir gelince, gördüklerini ona anlatıp; “Onu ancak sen kurtarırsın” buyurdu. Ebû Bekr “radıyallahü anh”; “Başüstüne” dedi ve Bilâl’in işkence çektiği yere gidip, Ümeyye’ye; “Bu zavallıya niye ezâ ediyorsun?” diye çıkıştı.
Ümeyye cevapladı:
“Kölemdir, ederim!”
“Sende hiç vicdan yok mu, kaldır şu kayayı üzerinden!” buyurdu. “Kaldırmam!”. “Öyleyse sat onu bana. Ne istersen vereyim”. “Dünya dolusu para versen de satmam, ama senin kölen Âmir’le değişebilirim!..”
O zaman sevindi.
Ve “kabul!” dedi.
Sonra hemen Bilâl’in elinden tutup Resûlullaha koştu ve; “Yâ Resûlallah! Bilâl’i sizin şerefinize âzâd ediyorum” dedi. Efendimiz çok sevinip duâ buyurdular…