Şüpheli parayla alışveriş yapmak

Şüpheli parayla alışveriş yapmak



“Şüpheli parası olanın, sahih alışveriş yapabilmesi, satıcıya parayı alışveriş bittikten sonra göstermesi ve vermesi ile mümkün olur.”

 

Ebü’l-Hasen-i Kerhî hazretleri hadîs ve Hanefî fıkıh âlimidir. 260 (m. 874)’de Irak’ta Kerh bölgesinde doğdu. 340 (m. 952)’de Bağdâd’da vefât etti. Alışverişte Müslümanları tehlikeye düşmekten kurtaran ictihâdı şöyledir:

“Şüpheli parası olanın, sahih alışveriş yapabilmesi, satıcıya parayı alışveriş bittikten sonra göstermesi ve vermesi ile mümkün olur. Yanî, bu durumda olan bir kimse, parasını cebine kor, satıcıya alacağı şeyi tarttırır, fiyatını öğrenir. Alıcı ‘aldım’, satıcı ‘sattım’ deyip, alışveriş bittikten sonra parayı cebinden çıkarıp verir. Daha önce şüpheli parayı satıcıya hiç göstermez. Ganîmet, Dâr-i islâma nakledildikten sonra askerin hakkı olursa da, taksîm edilmeden önce mülk olmaz ve askerin bu hakkını, mülk olmadan önce satması câiz olmaz. Câmekiyye, hizmet karşılığı alacağı ücretin, maâşın senedidir. Bunları teslîm almadan önce satmak, câiz değildir. Ücret, hak edilmiş ise de, kabzedilmemiş, mülk olmamıştır. Hem mülk değildir. Hem de deyn (borç)dir. Deyni peşin olarak, borçludan başkasına satmak câiz değildir. Veresiye olarak, borçluya da satılamaz. Müşterî satıcıya beş dirhem verip, bu buğdayı kaça satıyorsun deyip, o da kilesi bir dirheme dese, yahut önce fiyâtını öğrenip, beş dirhemi sonra verse, bundan sonra, bana beş kile ver dese, satıcı yarın veririm dese, satış akdi yapılmış olur. Ertesi gün, fiyâtı değişse, beş dirhem için yine beş kile vermesi lâzım olur.

Bu koyunun şurasından, bana şu kadar dirhemlik tart dese veya hepsini tart dese, kasap da tartsa, satış akdi yapılmış olur. Parasını vermesi lâzım olur. Fakat, bu koyundan, şu kadar tart dese, o da tartsa, müşteri eline almadıkça veya uzattığı kaba koydurmadıkça, satış akdi yapılmış olmaz. Çünkü etin her yeri aynı değildir. Müşteri muhayyer olur. Bu hayvan üzerindeki odun yükü kaçadır dese, on dirhemdir dediğinde, evime sür dese, odun eve boşaltılıp bedeli verilmedikçe, satış akdi yapılmış olmaz. Çünki, îcâb ve kabul sözleşmesi olmadığı gibi, teâtî, yani teslîm de yoktur.

Bu mübarek zatın talebeleri anlatır:

Vefâtına yakın felç olunca, ilâç için çok paraya ihtiyâcı oldu. Başka çâre bulamayınca, vâli Seyfüddevle bin Hamdân’a yazıp nafaka istedik. Ebü’l-Hasen-i Kerhî hazretleri bunu haber alınca ağlayarak “Yâ Rabbî! Beni kendinden başkasına muhtaç etme! Gelecek yardım bana ulaşmadan ruhumu al!” diye duâ etti. Seyfüddevle’nin gönderdiği on bin dirhem gümüş, kendisine ulaşmadan vefât etti.