Suyu da benzemez taşı toprağı da

86 yıl önce İslam alfabesi yasaklandı. Latin alfabesine dayanan yeni Türk harfleri kanunen kabul edildi. Yapılmak istenen dilde değişim değil milleti başka bir kültürün rotasına oturtmaktı. Batı hayranı CHP münevveri, zihinlerin bir köşesinde saklı olan bu gerçeği itiraf etmeye güç yetiremedi. Hep kıyıdan köşeden dolandı. Öğrenmesi zor denildi, okuma- yazma oranı artacak masalları anlatıldı. Gerçekte hedef, Osmanlıdan ve İslamdan ebeden uzaklaşmaktı. Geçen yıllarda öyle de oldu zaten. İslam harflerinin lağvedilmesi bir gecede tepeden inmedi. İslam kültürünü boğmak zaman meselesiydi. CHP mantığının bizi götürmek istediği yerin ilk ayak sesleri 3 Mart 1924’te duyuldu. Hilafet kaldırıldı, tevhit-i tedrisat yasası yürürlüğe girdi. Ardından, Medeni Kanun, Ticaret Kanunu,
Ceza Kanunu hep Batı’dan kopya edildi. İki yıl içinde şeklimiz, şemalimiz, yaşantımız dahi 1000 yıllık bize yabancıydı. Ancak, ata yadigarı kültür hazinemizin can damarına neşter atan son hamle 1 Kasım 1928’de duyuldu. İslam harfleri yasaklandı, can suyunu İslam’dan alan kültür hazinemiz bir gecede harcandı. Bin yıllık
milli birikimin üzerine asfalt dökülmüştü sanki. İnsanlık tarihi, dinine, geleneğine ve şanlı geçmişine kendi öz evlatlarının bu derede kin kusup öfke saçtığı bir başka kültür katliamı daha kayda geçmedi. Ne, İslamiyetin kalbine hançer saplamak için fırsat kollayan İngiliz, ne de kendi sınırları dahilinde İslam
yaşantısını sürekli abluka altında tutan Moskof zulmü dahi, bu derece yıkıcı, bu derece kökten, bu derece hain, bu derece yok eden bir kültür asimilasyonunu hayata geçirmedi. İslam yazısı, kendi öz yurdunda, kendi öz evlatları tarafından garip bırakılmıştı. Gerçekte 1928, Osmanlı edebi ile yoğrulan bir milletin evlatları için “11 Eylül” oldu. Öncesi ve sonrasına, bir daha birleşmesi neredeyse mümkün olmayacak şekilde makas atılmıştı. Kütüphaneler  zamanla taştan örülü duvarlara döndü, yüreklere beyinlere hitap etme yetkisini kaybetti. Böylece, devlet eliyle Osmanlı medeniyetinden sökülüp, Batı medeniyetinin bir ucuna monte edildik. Cumhuriyetin mantığı Batı medeniyetinden çıkmak, bir ülke inşa ederken hayatın her alanında kıta Avrupa’sina yelken açmaktı. Ama aradan geçen 86 yıla rağmen adapte olamadık. Suyunu da içsek, toprağında yetişeni de yesek, tarihinde de yer alsak Avrupa kültürüne monte olmamız mümkün değil.
Heyhat! Osmanlı yadiğarı bu aziz millet; tam 86 yıldır din ve tarihin engin iklimine açılan muhteşem bir cihan imparatorluğunun varisi olduğu duygusundan mahkum… 86 yıldır, toplumun ruhunda kapanması zor bir kültür boşluğu işgalci… 86 yıldır, sokaklar ruhsuz, donuk ve mat”izm”lerin ve fikir akımlarının kıskacında… Ve, 86 yıldır rahmetine susamış Ya Rabbi!