Tarihte çocuk düşürme ve kürtaj

Seneler evvel Finlandiya’ya gitmiştim. Her yerde kucağında güzel bir çocuk tutan anne afişi asılıydı. Mama veya pudra reklamına benziyordu. Sordum, memleketin nüfusu azalıp yaşlanmaktaymış. Hükûmet nüfus artışını teşvik etmek için böyle faaliyetler yürütüyormuş. Şaşırdım, zira bizde o zamanlar herkes nüfus artışından şikâyet ediyordu.

İNANANIN ÇOĞU MAKBUL
Babanın çocuğunu doğmadan veya doğduktan sonra serbestçe öldürebildiği Yunan ve Roma’daki tatbikatın aksine, semavî dinler, inananlarının fazlalığını ister. Çocuk düşürmeye cevaz vermez. Tevrat, doğum kontrolü yapanları lanetler. Tevrat’a göre çocuk düşüren, babaya tazminat öder.
Kilise doğum kontrolü ve kürtaja şiddetle karşıdır. Bilerek kürtaja sebebiyet vermek, aforoz sebebidir. Hindularda çocuk düşüren kadın, kast dışına çıkarılır. Buna rağmen Hindistan‘da kız çocuk kürtajı inanılmaz ölçüdedir. Bundan dolayı ultrasonla cinsiyet öğrenmek yasaktır. 1981’den beri Çin‘de tek çocuk mecburiyeti sebebiyle çok sayıda kürtaj yapılmaktadır.
Kürtaj, Amerika ve Avrupa’da sağ ve sol partilerin mücadelesinde hâlâ güçlü bir argümandır. Latince kür, temizlemek demektir. Kürdan dişi, kürtaj rahmi temizlemek mânâsına geliyor. Kürtajı ilk serbest bırakan 1920’de Sovyet Rusya olmuştur. ABD, Kanada, Güney Afrika, Çin, Hindistan ve Avrupa’da serbesttir. Yalnızca Katolikliğin güçlü olduğu Malta, Polonya ve İrlanda’da, ayrıca Latin Amerika, Afrika, Japonya ve Müslüman ülkelerde tecavüz ile annenin sıhhatini tehdid eden hallerde cevaz vardır. Şili, Nikaragua ve El Salvador ile Avustralya’nın 6 eyâletinde yasaktır. Müslüman ülkelerden yalnızca Tunus ve Türkiye’de serbesttir.

ÇOCUK DÜŞÜRENE CEZA
İslâmiyet müminlerin çoğalmasını tavsiye eder. Mamafih keyfiyetin, kemiyetten daha mühim olduğu, vasıflı bir çoğalmanın arzu edildiğini söylemeye hacet yoktur. Kürtaj yasaklanmıştır. Nitekim Kur’an-ı kerim “Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyiniz. Ben, onlara da size de rızık veririm. Şüphesiz onları öldürmek büyük cinayettir” der (İsrâ suresi, 31). Annenin sıhhati, terbiye verememe korkusu gibi meşru sebeplerle ilk 120 gün içinde doğum kontrolüne izin verilmiştir. Hazret-i Peygamber “Ruh, ana karnındaki çocuk 120 günlük iken üflenir” buyurmuştur. Mâlikîlerde bu müddet 40 gündür. Kadın istemezse, aldırmaya zorlanamaz. Mamafih âlimler arasında buna hiç cevaz vermeyenler vardır. Kâdıhan der ki: “Hacda ihramlı iken avlanmak kabahattir. Bir avın yumurtasını kırmak da bu hükümdedir. Zira yumurta avın aslıdır. Bu ceza ile karşılaştığına göre, en azından özürsüz düşürürse kadına günah yazılır”. 1998’de Mısır‘da verilen fetvâ ve Cezayir‘de çıkarılan mahkeme kararı ile tecavüzden hâmile kadınların çocuk aldırması suç sayılmamıştır.
Şahsiyet doğumla başlar. Ana rahmindeki çocuk, darbe, kürtaj gibi bir dış müdahale ile ölü olarak dünyaya gelmişse hükmen doğmuş, yani sağ dünyaya gelip, ölmüş sayılır. Iskat-ı cenîn (çocuk düşürme) suçtur. Hâmile kadına kasıtlı-kasıtsız vurarak veya ilaç ile çocuğunu düşüren, normal insan diyetinin yirmide birini ceza olarak öder. Buna gurre denir. Gurre 500 dirhem gümüştür. Düşürülen çocuğun uzuvları henüz belli değilse, gurre gerekmez. Ama fâil ta’zîr cezasına çarptırılabilir. Kocasından izinsiz olarak çocuğunu düşüren veya aldıran kadın da çocuğun vârislerine (meselâ babaya) gurre öder. Çocuk doğduktan sonra ölürse tam diyet ödenir. Şâfiî ve Hanbelî mezhebinde kâtilin kefâret vermesi, yani bir köle azatlaması, bu mümkün değilse 60 gün oruç tutması da şarttır. Mâlikîlere göre çocuk kasıtla düşürülmüşse kısasa bile hükmedilebilir.


Memleketin imarı nüfus iledir
Osmanlı Devleti’nde harb ve sâri hastalıkların yol açtığı nüfus darlığının felâket getireceği düşünülmüş; zaman zaman çocuk düşürmenin yasaklığı hatırlatılmıştır. 1838 tarihli bir fermanda “Memleketin imarı ve emniyeti nüfusun artmasına bağlıdır. Çocuk düşürme, ilahî iradeye karşı gelmektir. Annenin sağlığını da tehlikeye atmaktadır” diyor.
Bu işe doktor, eczacı ve ebelerden başka umumiyetle kıyıda köşede bazı Yahudi kadınları yardımcı olur; iptidai şartlarda yapılan müdahaleler neticesinde çoğu zaman anne hayatını kaybederdi. “Kanlı ebe” diye tanınan bu tip ebeler yakalanıp sürgün edilirdi. Bunun yanında beşten fazla çocuğu ve bir batında üçüz çocuğu olanlar mahalle imamı tarafından hükümete bildirilir; bu ailelere yardım yapılırdı. Çocuk hastalıklarının önlenmesi için çalışılır; çocuk kaçıranlara ağır cezalar verilir.
1858 tarihli Osmanlı Ceza Kanunu, ne zaman olursa olsun, annenin rızası bulunsun bulunmasın çocuk düşürenlerin diyet ödedikten başka eğer kasıtlı iseler küreğe konulacağını söyler. Türk Ceza Kanunu çocuk düşürmeyi ciddi suç sayar. Annenin rızası olmadan çocuk düşürenlere 5-10 yıl hapis cezası verir. Zamanla iş tersine dönmüş; 12 Eylül ihtilâlcileri, nüfus planlaması çerçevesinde annenin rızası ile 10 haftaya kadar kürtaja izin vermiştir. Tecavüzden hamile kalan kadın 20 haftaya kadar çocuk düşürebilir…