Taştan ve madenden yüzük taşı yapmak…

Taştan ve madenden yüzük taşı yapmak…



Her taştan ve madenden yüzük taşı yapmak câizdir. Hazret-i Ebû Bekr’in “radıyallahü anh” yüzüğünde (Ni’mel kâdir Allah) yazılı idi.

 

İbrâhîm Mervezî hazretleri Şafiî müctehididir. Horasan bölgesinde Merv’de doğdu. Bağdad’a giderek zamanın büyük âlimlerinden Şafiî fıkhı tahsil etti. Hayatının sonuna doğru Kahire’ye yerleşti ve İmam Şafiî’nin ders verdiği yerde hocalık yaptı. 340 (m. 951)’de orada vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Altın ve gümüşü süs olarak takmak erkeklere harâm olup, yalnız gümüş kemer, yüzük ve sâatin, çakının zincirinin gümüşten olması câizdir. Altından olursa harâmdırlar. Taş, tunç, pirinç,  bakır ve diğer madenlerden ziynet olarak yüzük takmaları kadınlara da haramdır. Madenin rengi ve kaplaması değil, içi, cinsi muteberdir. Bunun için, mesela altın yaldızlı gümüş yüzük takmak erkeklere de câiz olur. Gümüş kaplı altın, bakır yüzük, altın, bakır sayılırsa da, altın, bakır görülmedikleri, gümüş göründüğü için, takılması câiz olur. Erkeklere yalnız gümüş yüzüğün helâl olduğu ve altın, demir ve sarı pirinçten yüzük takmanın harâm olduğu, hadîs-i şerîf ile bildirilmişdir. Ali “radıyallahü anh” buyurdu ki: (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” yüzüğünü sağ eline takardı.)

Nu’mân bin Beşîr “radıyallahü anh” Resûlullahın yanına geldi. Parmağında altın yüzük vardı. (Cennete girmeden önce, niçin Cennet zînetini kullanmışsın?) buyurdu. Demir yüzük kullanmaya başladı. Bunu görünce, (Niçin Cehennem eşyâsı taşıyorsun?) buyurdu. Bunu da çıkardı. Tunçtan yüzük takdı. Bunu görünce, (Niçin sende put kokusu duyuyorum?) buyurdu. “Nasıl yüzük kullanayım, yâ Resûlallah?” dedi. (Gümüş yüzük takabilirsin. Ağırlığı da bir miskâli geçmesin ve sağ eline tak!) buyurdu. Amr ibni Şu’âyb “radıyallahü anh” diyor ki: “Resûlullah, altın ve demir yüzükleri çıkartır, gümüş yüzüklere mâni olmazdı.” Her taştan ve madenden yüzük taşı yapmak câizdir.

Hazret-i Ebû Bekr’in “radıyallahü anh” yüzüğünde (Ni’mel kâdir Allah) yazılı idi. Hazret-i Ömer’in “radıyallahü anh” (Kefâ bil-mevt vâ’ızan yâ Ömer) hazret-i Osmân’ın “radıyallahü anh”  (Le-nasbirenne) hazret-i Alî’nin “radıyallahü anh” (El-mülkü lillah) yazılı idi. Hazret-i Hasan’ın “radıyallahü anh” yüzüğünde (El-izzetü lillah) yazılı idi. Hazret-i Muâviye’nin “radıyallahü anh” yüzüğünde (Rabbiğfir-lî) İbni Ebî Leylâ’nın (Ed-dünyâ garûrün) İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe’nin (Kul-il-hayr ve illâ fesküt) İmâm-ı Ebû Yûsuf’un (Men amile bi-re’yihî nedime) İmâm-ı Muhammed’in (Men sabere zafire) İmâm-ı Şâfiî’nin (El-Bereketü fil kanâ’a) yazılı idi.