Tevâzu gösterenin anlayışı artar…

Abdülvehhâb bin Abdülkâdir-i Geylânî, Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin en büyük oğlu ve aynı zamanda talebelerinin önde gelenlerindendir. 522 (m. 1128)’de Bağdad’da doğdu. 593 (m. 1197)’de orada vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
“Allahü teâlâ, kendi rızâsı için tevâzu yapanın anlayışını arttırır. Böyle bir kimse, haddi zâtında küçük bile olsa, Allahü teâlâ onu insanlar nazarında büyültür. Bir kimse kendini büyük görür, hareket ve tavırlarıyla çevresindekilerden üstün olduğunu göstermeye kalkışırsa, o, aslında makam ve mevki sahibi, çok fazla servet sahibi de olsa, Allahü teâlâ onu küçültür.
Allah için olan tevâzu iki kısımdır: Birincisi; Allahü teâlâya karşı olan tevâzu. Bu, kulun Allahü teâlâya ibâdet ederken ve O’nun beğendiği işleri yaparken, riya ve ucub düşüncesinden uzak olarak yapmasıdır.

İkincisi; kişinin, ibâdet ve tâat husûsunda kendisini herkesten aşağı, günahın çokluğu husûsunda ise, onlardan daha yukarıda görmesidir. Büyük zâtlardan birisi şöyle der: Yeryüzünde mütevâzı olarak yürü.

Çünkü şu yerin altında nice kimseler vardır ki, onlar her yönden senden çok üstünlerdi. Eğer gücün, kuvvetin, izzet ve şerefin var ve bundan dolayı kendini bir şey zannediyorsan, senden evvel gelip geçenler, daha güçlü ve daha kuvvetli idiler…

Muhammed bin Ebî Ali der ki: Bırak şu büyüklenmeyi ve insanlara asık yüzlü olmayı. Asık yüzlü olmak ahmaklıktır…”
“Akıllı insan, kendisinden yaşlı birisini gördüğü zaman ona tevâzu gösterir. Alçak gönüllü davranır ve kendi kendine şöyle der: ‘Bu zât yaşça benden büyük. Bu yüzden, onun yaptığı ibâdet, tâat ve iyi işleri benimkinden daha çoktur…’ Kendisinden küçük birisini gördüğü zaman, ‘Onun yaşı daha küçük, günahı benimkinden daha azdır’ der. Kendisi gibi birisine rastladığı zaman, ona bir kardeşi olarak bakar.

İnsan kendisini kardeşinden nasıl büyük görür? Hiç kimseyi aşağı ve küçük görmemelidir. Çünkü, atılmış bir dal parçası bile bazen insanın işine yarıyor. Akıllı insan, herkese iyi muâmelede bulunur. Onlara karşı kötü huylu olmaz. Varsa, böyle huylarını bırakır. Çünkü güneş buzu erittiği gibi, iyi ahlâk da günahları yok eder. Sirke balı bozduğu gibi, kötü ahlâk da, iyi amelleri bozar. Bazen bir kimsenin, birçok güzel huyu bulunur. Fakat bir tane de kötü bir huyu bulunur. Bu bir tane kötü huy, diğer bütün iyi huyları bozar. Güzel ahlâk, başkalarının sevgisini kötü ahlâk ise, nefretini, kinini kazandırır…”

Comments are closed.