“Toprağın peygamberleri çürütmesi haram kılındı”

“Toprağın peygamberleri çürütmesi haram kılındı”



“Bir mümin bana salevât okursa, bir melek o salevâtı bana getirip, ‘ümmetinden falan oğlu filan sana salevât ve selâm söyledi’ der.”

 
 

Zekiyyüddîn ibn-i Yeddâs hazretleri hadîs âlimlerinin büyüklerindendir. Kendisine “Muhaddis-üş-Şâm” denilmiştir. 577 (m. 1181)’de Şam’da doğdu. 686 (m. 1239)’da Hama’da vefât etti. Kitaplarında naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:

Usâme bin Şerik rivâyet etti: Biz, Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturuyorduk. Sanki başımızın üzerinde bir kuş varmış da konuştuğumuz zaman uçacakmış gibi, kimseden çıt çıkmıyordu. Ebû Bekr ile Ömer’i (radıyallahü anhüma) göstererek, “Bu ikisi Peygamberlerden başka, Cennetteki insanların en üstünüdür” buyurdu.

Resûlullah efendimizin sağ yanına Ebû Bekr, sol yanına Ömer geldiler. Mübârek elleri ile her birinin elinden tutup, mescid-i şerife girdi ve (Kıyâmet günü, üçümüz böyle geliriz) buyurdu.

Ebû Bekr ile Ömer’i “radıyallahü anhüma” görünce, “Bu ikisi benim gözüm ve kulağım yerindedir” buyurdu.

Bir gün bu ikisine karşı, “Beni ikiniz ile kuvvetlendiren Allahü teâlâya hamd olsun!” buyurdu.

Bir hadis-i şerifte, ikisine karşı, “İkinizin uyuştuğunuz her şeyde, sizden ayrılmam” buyurdu.

İbni Hibbân’ın bildirdiği hadis-i şerifte, “Peygamberlerin mübârek vücutları çürümez. Bir mümin bana salevât okursa, bir melek o salevâtı bana getirip, ‘ümmetinden falan oğlu filan sana salevât ve selâm söyledi’ der” buyuruldu.

İbni Mâce’nin bildirdiği hadis-i şerifte, “Cuma günleri bana çok salevât getirin! Okunan salevât bana hemen bildirilir” buyuruldu. Bunu işitenlerden Ebüdderdâ “Öldükten sonra da bildirilir mi?” diye sual edince “Evet, ben öldükten sonra da bildirilir. Çünkü, toprağın Peygamberleri çürütmesi haram kılındı. Onlar öldükten sonra diridirler, rızklandırılırlar” buyuruldu.

Muâz bin Cebel radıyallahü anh rivâyet etti: Resûlullah efendimiz buyurdular ki: “Ey Muâz! Mümin hak yanında esirdir. O, bilir ki; kulağını, gözünü, dilini, elini, ayağını, karnını, bir anlık bakışına ve parmağındaki çamur kırıntılarına, gözündeki sürmeye ve bütün çalışmalarına kadar, hepsini gözetleyen birinin olduğunu bilir. Onun kalbi (Allahü teâlânın azâbından) emîn olamaz. Mümin, dâima Allahü teâlânın korkusunu kendinde hisseder. Sabah-akşam ölümü bekler. Takvâ, onu (kötülükten) muhafaza eder.”

Comments are closed.