Tunuslu Âlim Muhammed bin Ahmed Temîmî

Muhammed bin Ahmed Temîmî hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. 260 (m. 874)’de Tunus’ta Kayrevan’da doğdu. Kuzey Afrika’nın önde gelen âlim­lerinden İbnü’l-Haddâd el-Mağribî gibi fakihlerden ders aldı ve çok talebe yetiştirdi. 333 (m. 945)’de Kayrevan’da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Allahü teâlâ, sevdiklerinin hâtırı için yapılan duâları kabûl buyurmaktadır. Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmı çok sevdiğini bildirmiştir. Bunun için, bir kimse, (Allahümme innî es’elüke bi-câh-i Nebiyyikel-Mustafâ) diyerek bir duâ etse, duâsı reddolunmaz. Bununla berâber, ufak tefek dünya işleri için, Resûlullahı vesîle etmek, edebe uygun olmaz.

Çok aç olan fakir bir kimse, hücre-i saadete gidip, (Yâ Resûlallah! Karnım açtır) dedi. Az sonra, birisi gelip, fakiri evine götürdü, karnını doyurdu. Fakir, yaptığı duânın kabûl olduğunu söyleyince, (Kardeşim! Çoluk çocuğundan ayrılıp, uzak yollardan sıkıntılar çekerek Resûlullahı ziyâret için geldin. Bir lokma ekmek için Resûlullahın huzuruna çıkmak yakışır mı? O yüksek huzurda, Cenneti ve sonsuz nîmetleri istemeli idin! Burada istenilen şeyleri Allahü teâlâ reddetmez) dedi.

Resûlullahı ziyâret etmek şerefine kavuşanlar, kıyâmet gününde şefaat etmesi için, duâ etmelidir. İmâm-ı Ebû Bekr-i Makkarî bir gün, imam-ı Taberânî ve Ebû Şeyh ile mescid-i saadette oturuyorlardı. Birkaç günden beri acıkmışlardı. Yatsı namazından sonra, imam-ı Ebû Bekr artık dayanamayarak, (Açım yâ Resûlallah!) dedikten sonra, bir köşeye çekildi. İki arkadaşı kitap okuyorlardı. Seyyidlerden bir zat, iki hizmetçisi ile gelerek, (Kardeşlerim! Dedem Resûlullahtan açlıktan yardım istemişsiniz. Biraz uyumuştum. Sizi doyurmamı emir buyurdu) dedi. Getirdiklerini birlikte yediler. Artanını bunlara bırakıp gitti.

Muhammed bin Münkedir diyor ki: “Bir adam, babama seksen altın bırakıp cihâda gitmişti. Bunları sakla! Çok muhtaç olana da yardım edebilirsin demişti. Medîne’de kıtlık oldu. Babam, altınların hepsini açlıktan bunalanlara dağıttı. Altınların sahibi gelip istedi. Babam, bir gece sonra gel dedi. Hücre-i saadete gidip, sabaha kadar Resûlullaha yalvardı. Gece yarısı, bir adam gelip, (Uzat elini!) demiş, bir kese altın verip, sonra hiç görünmemiştir. Babam evde altınları sayıp, seksen adet olduğunu görünce, sevinerek hemen sahibine vermişti.”