Üç kızdan sonra olmuştu

Derler ki Karadeniz hırçındır… Her sene onlarca kişiyi yutar azgın dalgalar… Ayağının altından kumun akıp gittiğini hissetmezsin bile…
Çözüm ne peki?
Çok iyi yüzme bileceksin… Ben bu tür bilgiç konuşmalara acı tebessümle karşılık veriyorum…
Çünkü hemen gözümün önüne Balaban ağabeyim geliyor…
Daha sekiz dokuz yaşlarındaydım o zaman… İlkokulda okuyordum… Balaban ağabeyim komşumuzun oğluydu… Üç tane ablası vardı… İkisi evliydi… Hatta en büyük ablasının kızı kendisiyle neredeyse akrandı… Çünkü Balaban ağabey üç kız evlattan sonra dünyaya gelmişti…
Annesi babası onu tek evlat diye nasıl seviyordu. Gözlerinden sakınıyorlardı…
Babaları polis memuruydu… Oğluna her türlü eğitimi aldırıyordu…
Balaban ağabey çok iyi yüzme biliyordu… Dalgıç gibi demek az kalıyordu. Balık gibi yüzüyordu…
O gün birkaç arkadaşı ile Atakum sahillerine yüzmeye gitmişler… Atakum’da o yıllarda denize rahat giriliyordu…
Pazar günü mahallede çocuklar oyun oynuyorduk… Bir ara büyük adamlar geldiler… Polis Şemsi Amcanın kapısını çaldılar… Şemsi Amca’ya bir şeyler söylediler. Bir anda benzi kül gibi oldu. Onu öyle hiç görmemiştim… Adamlar ne dedilerse bir kıyamet koptu kapının önünde… Şemsi Amca bir taraftan hıçkırarak ağlamaya başladı. Az sonra Mürvet Teyze ve iki kızının hıçkırıkları doldurdu evi… Öyle şimdiki gibi metropol hayatı yoktu… Mahalleli bir anda toplandı… Evli olan kızları da gelmişti kendini yerden yere atarak…
“Balaban kardeşim!” derken ciğerleri yırtılıyordu…
Annem, ablam herkes sokağa üşüşmüştü… Biz durur muyuz? Herkesten önce öğreniyorduk…
-Balaban ağabey boğulmuş…
-Denizde mi?
-Evet…
Olamazdı… Herkes denizde boğulabilirdi ama Balaban Ağabey asla… Bize kaç defa boğulmaktan son anda kurtardığı insanları anlatmıştı… Öyle iyi yüzücüydü…
Peki ne olmuştu?
O gün arkadaşlarıyla gittiğinde bir dalış yapıyor… Bir daha çıkmıyor… Çok iyi yüzücü ya… Arkadaşları umursamıyor. Birazdan çıkar diyor… Fakat aradan üç beş dakika geçiyor… Yarım saat geçiyor, Balaban yok! O zaman meraklanıyorlar.
-Ya ne oldu bu adama, daldı bir daha çıkmadı?
Meğer Balaban Ağabey denize daldığında kafasını sert bir kayaya çarpmış… Daha orada beyin kanamasıyla şoka girip boğulmuş…
Cenazesini kapının önüne getirdiklerinde nasıl üzüldük… Mahalleli nasıl ağladı… Hele Balaban Ağabeyin annesi, babası ve üç ablası nasıl ağladılar bilseniz nasıl… Aradan yıllar geçti… Bu satırları yazarken bile onların üzüntüsüne gözlerim doluyor…
Ne zaman bir denizde boğulma haberi okusam aklıma Balaban ağabey ve ardından dökülen gözyaşları gelir… Mekânı Cennet olsun…
Türkan Aydın – Samsun