“Üç şey îmânın lezzetini artırır”

Hadîs-i şerîfte, “Üç şey îmânın lezzetini artırır: Allahü teâlâyı ve Resûlünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen Müslümanı Allah rızâsı için sevmek, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemek” buyurulmuştur.
İbâdeti çok olan mü’mini, az olandan daha çok sevmek lâzımdır. İsyânı daha çok olan, küfrü ve kötülüğü yayan kâfirleri daha çok sevmemek lâzımdır. Allah için düşmanlık edilmesi lâzım gelenlerin başında, insanın kendi nefsi gelir. Sevmek demek, onların yolunda bulunmak demektir.
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Allahü teâlânın bazı kulları vardır. Bunlar, Peygamber değildir. Peygamberler ve şehîdler, kıyâmet günü bunlara imrenirler. Bunlar, birbirini tanımayan, uzak yerlerde yaşayan, Allah için birbirini seven müminlerdir.”
Dünya ve âhiret iyiliklerine, rahat ve huzûra kavuşması için üç şeyi yapmanın lâzım olduğu bildirilmiştir.
İlk olarak lâzım olan şey, doğru bir îmân, i’tikât sâhibi olmaktır. Bunun için herkesin, kalbini yanlış inançlardan, şüphelerden kurtarmaya çalışması şarttır. Doğru bir îmâna kavuşmak için, Ehl-i sünnet i’tikâdını öğrenmek ve buna uygun olarak inanmak gerekir.
İkinci olarak lâzım olan şey, İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğrenmektir. Dînimizde bildirilen helâli, harâmı, farzı, vâcibi, diğer hususları öğrenmek ve bütün işlerini ve ibâdetlerini öğrendiklerine uygun yapmaktır.
Üçüncü olarak lazım olan şey, kalbin tasfiyesi yâni kötülüklerden temizlenmesi ve nefsin terbiye edilmesidir. Nefs hep kötülük yapmak ister. Onun bu isteklerinden kurtulmak ve Allah sevgisini kalbe yerleştirmek için, tasavvuf âlimlerinin bulunamadığı zamanlarda onların yazmış oldukları ahlâk kitaplarını okuyup amel etmek, iş ve ibâdet yapmak lâzımdır.
İslam büyükleri talebelerine şu üç nasihati yaparlardı.
1- Paraya, mala, mülke gönül bağlama. 2- Öyle hayat sür ki, kimse senin yüzünden Cehenneme girmesin. Senin davranışından dolayı dinden soğumasın. 3- Yanına kim üzülerek gelirse o kimse yanından neş’e ile gülerek çıksın. Onun kalbini ferahlandır.