Ulemaya üstad olan genç!..

Asrının müceddidi olan Mevlana Hâlid-i Bağdâdi hazretleri, Irak’ta yetişmiş büyük velilerdendir. Silsile-i aliyyenin yirmi dokuzuncusudur. Babası Hazret-i Osman’ın, annesi ise Hazret-i Ali’nin soyundandır. 1778 (H.1192) senesinde doğdu. 1826 (H.1242)’da vefât etti. Türbesi, Şam’ın kuzeyinde, Kâsiyun Dağı eteğindedir…

Zekâsı keskin, hafızası kuvvetli, iradesi sağlam ve çok çalışkan idi. 21 yaşındayken, ulemaya üstad olup, 7 yıl ders okuttu… Bir gün Hindistan’dan Abdullah-ı Dehlevi hazretlerinin talebelerinden Mirzâ Abdürrahim çıkageldi. Hocasının “Mevlana Hâlid’e selamımızı söyle bu tarafa gelsin!” buyurduğunu bildirdi. İkisi beraberce Hindistan’a gittiler. Abdullah-ı Dehlevi hazretlerinin bulunduğu şehre gelmenin sevinci ile, yanında bulunan eşyaların hepsini, fakirlere dağıttı. Hindistan’ın en büyük velisi ve büyük İslam âlimi, Şâh Abdullah-ı Dehlevi’nin kalbindeki bütün esrar ve manevi üstünlüklere kavuştu…

Hocası; “Ey Hâlid, şimdi Bağdat’a git! Oradaki insanları Allahü teâlâya kavuştur” buyurdu. O da gidip oradaki insanları irşada başladı…

Ulemadan Şeyh Ali Süveydi, hadis âlimi idi. Bir gün, imtihan maksadıyla, Mevlana Hâlid hazretlerine geldi. Kütüb-i Sitte’de yazılı hadislerden üç hadisi senetlerini yanlış olarak, imtihan yollu okudu. O da, bu hadislerin asıl senetlerini sahih olarak okuyunca, hemen ellerine kapanıp, kalbine gelen imtihan düşüncesinden tevbe ederek af diledi. Her yerde; “Mevlana Hâlid zâhir ve bâtın ilimlerinde sonsuz bir deniz, biz ise bir damlayız” derdi…

Buyurdu ki: “Nefs-i emmareden kurtulmanın alameti, insanların övmesi ile ayıplamasını eşit görmektir. İnsanların rağbetine sevinmek, önem vermemelerine üzülmek, basitlik ve akılsızlıktır.”

Bir gün, talebelerinden İbni Âbidin hazretleri; “Dün gece rüyamda Hazret-i Osman’ın vefat etmiş olduğunu gördüm. Çok büyük bir kalabalık oldu. Cenaze namazını ben kıldırdım” diyerek rüyasını anlatınca, Mevlana Hâlid hazretleri; “Yakında vefat ederim. Sen de kalabalık bir cemaat ile cenaze namazımı kıldırırsın, çünkü ben, Hazret-i Osman’ın soyundanım” buyurdu. İbni Âbidin bunu duyunca çok üzüldü… Bunları söyledikten kısa bir süre sonra da vefat etti. Cenaze namazını, buyurduğu gibi; Hanefi mezhebinde büyük fıkıh âlimi Seyyid İbni Âbidin hazretleri kıldırdı.