Ümmet-i Muhammedin hâli

Mahşer gününde, Hak teâlâ hazretleri; – Yâ Cebrâil, ümmet-i Muhammedin hâlini Mâlik’ten öğren! diye emreder.
Cebrâil aleyhisselâm gidip sorar:
– Yâ Mâlik, ümmet-i Muhammedin hâli nicedir?
– Pek fenadır.
– Onları görebilir miyim?
– Tabii deyip, perdeyi aralar.
O an azap çeken mü’minleri görür.
Mü’minler de onu görürler.
Güzelliğine hayran kalıp;
– Ey Mâlik, bu zât kimdir? derler.
Hazret-i Mâlik;
– Cebrâildir ki, Muhammed aleyhisselâma vahiy getirmiştir, der.
Onlar, Muhammed ismini işitince;
– Ey Cebrâil, ne olur, Peygamberimize bizden selâm ilet ve şu hâlimizi Ona bildir, diye feryad ederler.
Cebrâil aleyhisselâm üzüntüyle ayrılıp, huzur-u ilâhîye varır.
Hak teâlâ, sorar:
– Ümmet-i Muhammedin hâli nicedir?
– Çok fenadır yâ Rabbî!
– Bunu, Habîbime de haber ver! buyurur.
Cebrâil aleyhisselâm;
– Başüstüne yâ Rabbî, der.
Ve emri getirir yerine.
Efendimiz aleyhisselâm çok üzülür.
Arş-ı âlâya varıp secdeye kapanır:
Rabbimiz buyurur ki:
– Ey Habîbim! Dileğin neyse iste!
Efendimiz aleyhisselâm;
– Yâ Rabbî, tek dileğim günahkâr ümmetimin ateşten kurtulmasıdır, der.
Hak teâlâ buyurur ki:
– Ey Resûlüm! Git çıkar onları ateşten!
O Server Cehennem önüne varır.
Mü’minler, Onu görür görmez;
– Kurtar bizi! diye feryad ederler.
Efendimiz çıkarır hepsini ateşten.
Kâfirler, onları görünce hayıflanır;
– Âh! Keşke ehl-i îmân olsaydık da, biz de bunlar gibi ateşten kurtulsaydık, derler.
Ama nerede, onlar sonsuz kalırlar o ateşte!..