Üniversitede okuduğuma göre!..

Üniversitede okuduğuma göre!..

“Kıtlık ve veba salgınından perişan olduk”

Berberde sıra beklerken göz attığım gazetede İbn-i Sina’dan bahsediyor ve ondan nakille namazla ilgili bilgiler yazıyordu. Kendisi gibi seçilmişlerin (!) eylem hâlinde namaz kılmak yerine kalpten kılabilmesini öneriyordu. Kafam allak bullak olmuştu. Öyleyse, ben de üniversitede okuduğuma göre, böyle yapabilirdim. Cehalet işte… Ve namazı bırakmıştım. Abim otobüs şoförüydü. İstanbul’a geldiğinde bana uğrardı. Birlikte yurttan çıktık gidiyoruz. Akşam ezanları okunmaya başladı. Abim bende bir hareket görmeyince, “namaza gitmeyecek misin?” dedi. Ben de durumu söyleyince, birden ciddileşti ve “Sakın namazını bırakayım deme!” dedi. Bu söz bana çok tesir etti. Tekrar namaza başladım. Fakültede bir arkadaş bir gün bana birkaç tane ‘İman ve İslâm’ isimli kitap getirdi. Yazarı Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri idi. Bunları, babasının çalıştığı bir gazetedeki arkadaşı vermiş. Daha sonra bu abinin Ethem Abi olduğunu öğrenecektim. Allahü teâlâ rahmet etsin. Arkadaşım da dağıtmam için bana verdi. Kitapları dağıttıktan sonra, bir tane kaldı. Onu da ben baştan sona okudum. Kitap o kadar hoşuma gitti ki artık yanımdan hiç ayırmaz oldum. Kitabının üzerindeki adresten “Işık Kitabevi”ni buldum. Öğrenci harçlığımdan ayırarak aldığım İman ve İslam kitaplarını öğrencilere dağıtıyordum. Daha sonra “Kıbrıslı Mustafa” isminde bir abi koleje gelip gitmeye başladı. Allahü teâlâ rahmet eylesin, onunla tanıştım. Bana “Işık Kitabevi”nin diğer kitaplarını ve muhterem yazarını tanıttı. Kolejdeki bir kısım öğrencilerle birlikte, kaldığım odada bu kıymetli kitapları okumamızı Cenab-ı Hak nasip etti. Yaz tatili için geldiğim ilimizde mahallemizin camisine cuma namazı sonrası bu kitapları ders verdiğim imam efendinin cemaate tavsiye etmesini arzu ettim. Hutbede gözyaşlarıyla: “Üniversiteli bir kardeşimiz dinî kitaplar getirmiş. Almanızı tavsiye ederim” dedi ve kitapların tamamı satıldı. Lakin üzücü bir durumla da karşılaştım. İlimizin müftüsü emekli olduktan sonra, maalesef ilk hoparlör takılan camilerden biri de bizim camimiz olmuş. Bu büyüklerin eserlerini ve kendilerini tanımamıza vesile olan herkese hayırlı uzun ömürler ve sağlık; vefat edenlere rahmetler diliyoruz.     Sait Yolaçan-İstanbul