Unutamadığım öğrencim Osman

İlkokul öğretmeni olarak memleketime tayin olmuştum. Ortaokuldaki müzik öğretmeni yetersizliği sebebiyle on yıl ortaokulların müzik derslerine de girdim. 

Çocukların hepsini tanıyordum. Bazı öğrenciler ilkokulda beraber okuduğum arkadaşlarımın çocuklarıydı. Biri de Osman… Hem annesi, hem babası ilkokuldan arkadaşımdı. 
Babası belediyede çalışıyordu. Yıllar önce Osman’ın dayısı ile de yan yana sınıflarda okumuştuk. 4. sınıfta iken mantardan zehirlenip vefat etmişti. Halen mantar görünce Osman’ın dayısı aklıma gelir. Bilinmeyen hiçbir mantarı yemem. 
Derslere başlayalı üç ay olmuştu. Dönemin son müzik notlarını veriyordum. Sıra Osman’a gelmişti. Önce basit parçaları çaldırdım. Son olarak kalın do ve re notalarının olduğu postacı adlı parçayı çaldırmak istedim. Osman parçanın birinci bölümünü doğru çalıyor fakat ikinci bölümünde mi notası yerine parça kalın do ile bitmesi gerektiği halde re ile bitiriyordu. 
Tekrar çaldırdım yine aynı hatayı yapıyordu: 
“Oğlum ikincisinde mi yerine do notasına basacaksın!” 
O yine re notasına basıyordu. Oturduğum yerden hışımla kalktım. “Neden ikincide do notasını kapatmıyorsun da re notasına basıyorsun!” dedim. Ayağı kalkışımdan korkmuştu. Ağlamaya başladı.
-Oğlum neden ağlıyorsun, dedim. 
Sebebini bilmediğim bir durum vardı. Çünkü bu çocuk bu hatayı üç defa tekrar edecek bir öğrenci değildi. Aklıma geldi.
-Osman uzat ellerini, dedim. Çocuk ellerini uzatınca anladım ki Osman’ın sağ elinin yüzük parmağı yoktu. O sebeple do yerine ancak re’ye kadar kapatabiliyordu. İçim cızz etti… Osman’a sarıldım.
-Oğlum bana söyleseydin ya parmağının durumunu. 
-Utandım öğretmenim, dedi…
Aradan yıllar geçti. Osman ortaokul ve liseyi bitirdi, askerliğini yaptı. Şehirde kendilerine iş yeri kurdular. Ağabeyi ile beraber büyük bir marketin başında çalışıyorlardı. Alışveriş yapmak için ne zaman uğrasam, her ikisinin de bana olan saygısından dolayı mahcup oluyordum. 
Asla saygıda kusur etmiyorlar, her isteğimi emir kabul edip ellerinden geleni yapıyorlardı. Sonra Osman yine tanıdığımız bir arkadaşımızın kızı ile evlenmişti. Gayet mutlu idiler. Bir gün ağabeyi ile beraber şehrin merkezi sayılabilecek bir yerde araçları ile yol alırken gece vakti sarhoş bir kadın sürücünün karşı yönden araba hâkimiyetini kaybedip Osman’a vurmasıyla bu mutluluk sona ermişti.
Dört beş gün komada kaldıktan sonra Osman vefat etti. Osman’ın annesi yıllar önce kardeş acısıyla yanmıştı. Bu sefer de evlat acısıyla üzülüyordu. Tek umutları Osman’ın eşi hamileydi. İki ay sonra doğum yapacaktı…
Ramazan Günhan-Nilüfer/Bursa

Comments are closed.