Üzerinde “Zindanlar” yazıyordu

Öğretmen binbaşımız anlatmaya başladı:
-Mahkûmları Yassıada’ya getirdiler. Bizlere nöbetler veriyorlardı. Ben o zaman Deniz Harp Okulu öğrencisi idim. Hayatımda Menderes kadar kibar, akıllı, edep timsali birini görmedim. Sizlerin yatakhanesinin alt katında Menderes’in yattığı hücre vardı.
Nöbetimizi orada tutardık. Nöbet değişim sırasında kimin nöbeti devraldığını, gelenin ayak sesinden anlar ve nöbetçinin ismini söyler, “evladım sen mi geldin?” derdi.
“Evet efendim, ben geldim” derdim. Az yerdi. İlaçları vardı. Verirlerdi. Uyku hapını dilaltına saklamış biriktirip hepsini birden yutup ölmek istemişti. Erken farkına varıldı ve hastaneye kaldırıldı.
Mahkeme sonucu idam kararı verildi. Önce Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan götürülüp idam edildiler.
Daha sonra Menderes’i, işkampavya denilen harp gemilerinde personel taşımakta kullanılan motorlu büyük bir filikaya bindirip İmralı’ya doğru yola çıkardılar. Menderes’i, işkampavyanın altına indirip başına bir arkadaşımızı nöbetçi bırakmışlar. Arkadaşa sormuş Menderes:
-Nereye gidiyoruz?
Nöbetçi, “Haydarpaşa hastanesine” demiş. Nöbetçi değişince diğerine de sormuş. O da “Deniz hastanesine” demiş. Menderes ise “Ben oralara gittim, bilirim. İmralı’ya idam için gidiyoruz” demiş.
Yassıada olaylarına şahit olan öğretmenler, mühendisler, hukukçular gibi pek çok meslek sahibi vardı. Gemi elektrik mühendisi bir arkadaşım bir gün dedi ki:
-Bugün eğitimden ve subaylar gittikten sonra seni bir yere götüreceğim.
Randevulaştığımız gibi spor salonu avlusuna geldim. İstanbul ufukta sis içindeydi. Orada sevdiklerimi hayal ederken arkadaşım geldi. Buluştuk… Sahadan geçip bir katlı birkaç binanın önünden de geçerek koca bir kayanın önüne geldik. Bu büyük kayada bir kapı var. Üzerinde de “zindanlar” yazıyor.
Girişten bir koridora çıktık.  Koridorun sağında ve solunda birçok kabin var. Ve her birinin demir kapıları var. Paslanmışlar…
Arkadaşım bu kapılardan birini iterek açtı. İçerisi bir kişinin uzanınca ancak yatacağı kadar basık ve daracıktı. Zeminde kurumuş otlar vardı. Arkadaş kapının üzerindeki elektrik ampulünü göstererek dedi ki:
-Ben deniz meslek okulu son sınıf öğrencisi iken, beni buraya şu ampulleri döşemek için getirdiler… Bu ampulleri işte ben döşedim. Şurada Menderes, şurada Fatin Rüştü Zorlu ve diğerleri yatıyordu. Yerde ise bu kuru otlardan başka bir şey yoktu. Celal Bayar ise bunların arasında değildi.
Donup kalmıştım. Demek ki ihtilali yapanlar Menderes ve arkadaşlarını adaya getirince bu zindanlara atmışlardı. Devamı yarın

Comments are closed.