Üzülme yeğenim!

(Dünden devam)

Hamza, Efendimizi “aleyhissalâtü vesselâm” tesellî için; “Üzülme yeğenim. Ebû Cehil mel’ûnunun kafasını yardım. İntikamını aldım, düşmanlarını sindirdim” dedi. Ve ilave etti:
Haydi üzülme.
Ve sevin artık.
Ama Efendimiz; “Bütün müşrikleri katletsen de yine sevinemem” buyurdular. “Seni nasıl sevindirebilirim?” deyince, “Îmân edip şu güzel vücûdunu Cehennem ateşinden kurtarman, bana her şeyden daha sevgilidir” buyurdu.
Hamza düşündü.
Ve sordu hemen:
“Gökten sana bir kelâm inmiş. Onları kimden öğrendin?” “Hiç kimseden, onlar Rabbimin sözleri” buyurunca; “Onlardan biraz okur musun?” dedi. Efendimiz, Hâ-mim sûresinden okudular. Hamza pürdikkat dinleyip; “Yâni senin Rabbin lâ ilâhe illallah diyenleri affediyor, öyle mi?” diye sordu.
Resûl-i ekrem;
“Evet” buyurdu.
“Peki, biraz daha okur musun?” deyince, Tâhâ sûresinden okudular. “Yerde, gökte ve ikisi arasında olanlar ve yerin altındakiler hepsi O’nundur” âyetini dinleyince sordu: “Yerde ve gökte olanların tamâmı senin Rabbinin midir?”
“Evet O’nun.”
“Hayret” dedi.
“Bizim binbeşyüz putumuz var. Hiçbirinin tek karış toprağa hükmü geçmez. Bu gece düşüneyim. Yarın gelir îmân ederim”, deyip ayrıldı. O gece kalbi meyletti İslâma. Îmân etmek için sabahı zor bekledi.
Ortalık ışıdı.
O kapıyı çaldı.
Efendimiz; “Ey amca, kararın nedir?” diye sordular. “İnandım, en ufak tereddüdüm kalmadı” dedi ve getirdi Şehâdeti. O, artık hazret-i Hamza idi radıyallahü anh. (Devamı yarın)

Comments are closed.