Üzülmeyin çocuklar, sevinin!

Üzülmeyin çocuklar, sevinin!



Kuhistan’da yetişen velîlerden Ebû Bekr-i Kisâî hazretlerinin dergâhı her gün dolup taşardı.

Ancak zamanla dar geldi dergâh. Genişletmek istedi mübârek. Ama şu işe bakın ki dergâhın iki yanındaki evlerde oturan kimseler, kıymetini bilmiyorlardı bu zâtın.

Satmadılar evlerini.

Büyük velî, çok para teklif etti. Yine râzı edemedi. Talebeler geldiler hocalarına, dediler ki:

“Çok üzgünüz hocam.”

Buyurdu ki:

“Üzülmeyin çocuklar, sevinin.”

“Sevinelim mi, neden?”

“Çünkü yakında hâllolacak bu iş.”

“İnşallah hocam” dediler.

O gece seher vaktinde, büyük zât, açtı ellerini.

“Yâ Rabbî! Senin rızân için istiyoruz bu yerleri. Çevir kalplerini bu kişilerin” diye yalvardı.

O böyle duâ ettiği esnâda rüyâ görüyordu o komşular.

Şöyle ki;

Kıyâmet kopmuş. İnsanların amelleri tartılıyordu. Sıra bu ikisine geldi. Melekler dediler ki:

“Siz cennete gidecektiniz. Ama şimdi cehenneme gideceksiniz.”

“Neden?”

“Evinizi o zâta satmadınız diye.”

“Satsaydık cennete mi girecektik?”

“Evet.”

O anda uyandılar.

Anlamışlardı hatâlarını.

Koştular hemen bu zâtın huzûruna. “Evlerimiz sizindir. Para da istemiyoruz. Yeter ki affedin bizi” dediler…