Uzun boylu ve cüsseli idiler

(Dünden devam)

Yeryüzüne Âd kavmi insanlarından daha uzun boylu ve iri cüsseli kimseler gelmemiştir. Ömürleri de uzun idi.
Beldeleri bereketliydi.
Toprakları verimliydi.
Her taraf yemyeşil olup, her yanda, bağlar, bahçeler, rengârenk çiçekler, göz görebildiğince çeşit çeşit meyve ağaçları vardı.
Adım başı pınar.
Her yerde akarsular.
Bunlar, kayaları yontarak kendileri için muazzam, gösterişli binâlar yaparlardı.
Sekiz asır geçti.
Bozulmaya başladılar.
Dinlerini unuttular.
Doğru yoldan saptılar.
Nûh tûfanını görenler de çoktan vefât etmiş, tûfanın tesiri kalblerinden silinmişti.
Boy ve kuvvetlerine, ellerindeki nimetlerin çokluğuna aldanıp kibre kapıldılar.
Allahü teâlâyı unuttular.
Putlara taptılar.
Zulüm yaptılar.
Zayıf ve güçsüzler, onlar için eğlence vâsıtası idi.
Mesela birini tutarlar.
Yüksek binâlara çıkarırlar.
Sonra aşağı atarlardı.
Bundan zevk alırlardı.
Yollara yanlış işaretler koyarlardı.
Garipleri aldatırlardı.
Yolu bilmeyen garib yolcular, bu yanlış işâretlere aldanarak kızgın çöllerin içlerinde kaybolur, açlık ve susuzluktan helâk olur veya kurda kuşa yem olurlardı.
Bundan da zevk alırlardı.
İşte bu zâlim Âd kavminin içinde, bir mübârek zât yetişiyordu.
O, Hûd aleyhisselâmdı. (Devamı yarın)