Var mısın güreşelim?..

Zaman-ı seâdette Rekâne adında iri cüsseli bir pehlivan vardı ki, sırtını yere getiren kimse yoktu o havâlide.
Bir gün sahrâdaydı.
Koyun otlatıyordu.
Derken Efendimiz aleyhisselâm ile karşılaştı birden. Ve kibirli bir edâ ile; “Halkı, Lât ve Uzzâ’dan ayıran sen misin?” diye seslendi.
Buyurdular ki:
“Evet benim!”
“Benimle güreşe var mısın? Bakalım hangimizin tanrısı ona yardım edecek?”
Buyurdular ki:
“Güreşelim!”
Ve tutuştular. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Rekâne’yi kaldırıp yere vurdu.
Rekâne perîşandı.
Güçlükle kalktı ve;
“Yine güreşelim” dedi. Efendimiz aleyhisselâm; “Hayhay” buyurdu ve onu yine kaldırıp yere vurdu. Rekâne kalktı:
“Tekrar güreşelim.”
“Peki güreşelim!”
Tutuştular, netîce aynıydı. Rekâne çarpılmıştı âdeta. Mecbûren yenilgiyi kabul edip; “Tamam sen kazandın. Şehre inince halka ne diyeceksin?” dedi.
“Doğrusunu derim.”
“Doğruyu demesen?”
“Ben Peygamberim. Doğru söylemekle emr olundum.”
“Yâ Muhammed! Sen beni Peygamberlik gücünle yendin. Sürümden sana otuz koyun vereyim, mükâfâtı bu olsun” dedi.
Efendimiz;
“Olmaz” dedi.
“Ne istiyorsun?” deyince; “Îmân et, kendini Cehennemden kurtar” buyurdu. Rekâne; “Bir mûcize gösterirsen, îman ederim” dedi.
Efendimiz;
“Peki” buyurdu.
Ve bir ağaca seslenip; “Ey ağaç, ben kimim?” diye sordular. Ağaçtan; “Sen Allahın kulu ve Peygamberisin!” diye cevap gelince, Rekâne îmânla şereflendi.

Comments are closed.