Varalım, hatırını soralım

Hazret-i Ebu Bekir (radıyallahü anh) İslama geldiği vakitte Hak teâlâ aşkına ve Habîbullah aşkına fakirlere seksen bin altın sadaka eyledi.
Kırk bin altın gizli.
Kırk bin de âşikâr.
O hâle geldi ki giyecek elbisesi kalmadı. Eskimiş siyah kıldan bir abâ eline geçti.
Üzerine onu giydi.
Derken sabah oldu.
Namaz için mescide gidemedi.
*
Server-i Enbiya Efendimiz, sabah namazını kıldıktan sonra mübarek arkasını mihraba verdi.
Sonra Eshaba döndü.
Ve onlara, “Ebu Bekir-i Sıddîk mescide gelmedi. Acaba mübarek hatır-ı şerifi nasıldır. Varalım hatırını soralım” buyurdu.
*
O anda Hazret-i Cibril geldi.
Üzerinde bir abâ vardı.
Siyah kıldan bir abâ idi.
Ve eskimiş idi.
Resulullah onu bu hâlde gördü.
Hâliyle çok şaşırdı.
Hiç onu böyle görmemişti.
*
Kendisine, “Yâ kardeşim Cebrail! Bu kıyafet nedir?” diye sordu.
O arz etti ki:
“Yâ Resulallah! Malumunuz olsun ki yedi kat gökte, Arş’ta ve Kürsî’de olan bütün melekler şu anda bu kıyafettedirler” dedi.
Sordular:
“Sebep nedir?”
O da şöyle arz etti:
“Yâ Resulallah! Ebu Bekir Allahü teâlânın aşkına ve senin dinin uğruna seksen bin altın sadaka verdi. Kırk bin altın gizli ve kırk bini de açıktan.” (Devamı yarın)