“Varayım, ölenleri defnedeyim!”

“Varayım, ölenleri defnedeyim!”



İran’da doğup Mısır’da vefat eden Osman Şirvani hazretlerini çok seven bir tüccar vardı. Ticaret için bir kervanla bir şehre geldi. İşleri icabı görüşmelerle meşgulken, kervan oradan ayrılıp yoluna devam etti…

Orada yalnız kaldı.

Tanımadığı yerlerdi.

Üstelik bütün malları da kervanla birlikte gitmişti. Kervan tenha ve ıssız bir yerden geçerken eşkıyaların saldırısına uğradı. İnsanları öldürüp mallarını aldılar.

Baskın haberi duyuldu.

Bu tüccar da duydu.

Ve çok üzüldü tabii!

Kendi kendine “Gideyim, hiç olmazsa ölenleri defnedeyim” diyerek yanına birkaç kişi alıp kervanın basıldığı yere gitti.

Kervan soyulmuştu.

Herkes öldürülmüştü.

Bir kenarda kendi develerinin çökmüş olduğunu gördü. Üzerindeki mallar hiç zarar görmemişti. Develerin başındaysa nur yüzlü ihtiyar “bir zat” elinde asa ile bekliyordu.

Gayet şaşırdı!

Çok da sevindi…

O nurlu zat, tüccarı görünce “Evlât!.. Nicedir senin için gözcülük ediyoruz, nerede kaldın. Gel, develerini ve mallarını al” dedi.

Bu zat, Osman Şirvani hazretleriydi. Elini öpmek istediyse de o anda gözden kayboldu… O da develerini ve mallarını aldı.

Memleketine döndü.

Sonra dergâha gitti.

Osman Şirvani hazretlerinin huzuruna varınca, büyük zât ona;

“Bu hadiseyi, biz hayattayken kimseye anlatma” diye tembih etti…

Comments are closed.