Velînin kerâmeti haktır…

Velînin kerâmeti haktır…



Velîlerin gayb ile ilgili bazı şeylere muttali olmalarını akıl kabul ettiği gibi, nakil de bunu böyle bildirdi.

 

İftihârüddîn Buhârî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 482 (m. 1090)’da doğdu. 542 (m. 1147)’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Ehli sünnet itikadına göre, evliyanın kerameti haktır. Gözle görülen kerâmetlerden başka Allahü teâlânın indindeki kerâmetler, manevî kerâmetlerdir. Bunlar; ma’rifetullah, Allahü teâlâdan korkmak, devamlı murâkabe hâli, tefekkür, Allahü teâlânın emirlerine uyup, yasaklarından sakınmak husûsunda pek gayretli olmak, tevekkülde doğruluk üzere bulunmak vs. Velînin kerâmeti, ümmeti olduğu peygamberin mucizesidir. Velîlerin gayb ile ilgili bazı şeylere muttali olmalarını akıl kabul ettiği gibi, nakil de bunu böyle bildirdi. Hazreti Ömer (radıyallahü anh) Medine’de hutbe verirken, Irak’ın en son bölgesinde muharebe etmekte olan ordu komutanı Sâriye’ye; “Ey Sâriye! Dağa, dağa!” diyerek seslenmiş, Sâriye de onun sesini işitmiştir. Hazreti Ömer, bu sözü söylediğinde, minberde konuşuyordu. Bir ara sözünü kesip, böyle söyledi, sonra hutbesine tekrar devam etti.

Eshâb-ı Kirâmdan (radıyallahü anhüm) bazıları, Hazreti Ali’ye gelip; “Hazreti Ömer, bugün hutbe okurken yarıda kesti; “Ey Sâriye! Dağa, dağa!” dedi, sonra hutbesine devam etti, hikmeti nedir?” dediler. Hazreti Ali; “Ömer’i bırakınız. Girmiş olduğu her şeyde, mutlaka onun için bir çıkış vardır” diye cevap verdi. Sonra Sâriye (radıyallahü anh) ordusuyla muzaffer olarak döndüğünde, Hazreti Ömer’in sesini işittiğini ve emrine uyarak zaferi kazandığını bildirdi. Evliyânın kerâmetine inanmayı kolaylaştıran ve bilinmesi lâzım gelen bazı husûslar şunlardır:

1) Allahü teâlâ her şeye kâdirdir. O’nun kudretine ağır gelen hiçbir şey yoktur. Böyle bir kudret, kerâmeti evliyâsında izhâr etmiş, gerçekleştirmiştir. Burada kulun âciz ve zayıf bir varlık olduğuna bakmamalıdır.

2) Veli bir kulda meydana gelen kerâmet, o velînin, peygamberinin yolunda olduğunu ve bu yolun doğruluğuna şahittir. Bu harikulade hâdise, velîye nisbetle kerâmet, peygamberine nispetle mu’cizedir. Zâten kerâmet de, o peygambere tâbi olmanın bereketiyle meydana gelmiştir.

3) Allahü teâlâ, velî kullarına kuvvetli bir îmân ve yakîn ihsân etmiştir. Evliyânın gayba dâir bir şeye muttali olmaları, öğrenmeleri, onların havada uçmalarından, suda yürümelerinden daha büyük bir şeydir.