“Ya ben, ya Bülent” demişti

“Ya ben, ya Bülent” demişti



“Kurultay salonuna gelirken gözü görmeyen, iki koluna iki adam girmiş bir genel başkandan söz ediyorsunuz…”

 

 

“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra, Halk Partisinin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirmişti. İnönü, müdahaleye açıkça karşı çıkılmasını onaylamıyordu. Ecevit ise 12 Mart Muhtırasının parti içindeki “Ortanın Solu” hareketine karşı verildiğini söylüyordu. Partisinin askerî yönetimce oluşturulan hükûmete katkıda bulunmasına karşı çıktı ve genel sekreterlikten istifa etti.

İstifa sonrası ‘Ecevit geri döner mi dönmez mi?’ diye beklenirken ve CHP içindeki karışıklık devam ederken İnönü, Ecevit’le yoğun bir mücadeleye girdi. 4 Mayıs 1972’de 5. Olağanüstü Kurultay yapıldı. İnönü bu kurultayda ‘Ya ben, ya Bülent’  sözleriyle kendisinin seçilmemesi durumunda istifa edeceğini açıklamış oldu.

Ve o kurultayda parti meclisi için yapılan güven oylamasında Ecevit yanlılarının 507’ye karşılık 709 oy ile güvenoyu alması üzerine, 8 Mayıs 1972’de İsmet İnönü partiden istifa etti. Bu istifa üzerine Bülent Ecevit 14 Mayıs 1972 tarihinde Genel Başkanlığa seçildi.

Tarihî İsmet Paşa bu kurultayda resmen kaybetti. Ama kaybedecekti. Bu kaybetme gayet doğaldı.

Niçin doğaldı?

Ben İbrahim Cevahir olarak o kurultayda İsmet Paşa’yı tutan adam sayılırım. Tutuyorduk ama bir de Genel Başkan olmanın gerektirdiği bir gerçek vardı. Düşünün bir Genel Başkan geliyor. Tarihî bir kişilik… Lozan kahramanı… Garp cephesi kumandanı… İnönü Savaşları kahramanı…

Hepsi tamam ama nihayet kurultay salonuna gelirken gözü görmeyen, iki koluna iki adam girmiş, ayağını atarken zorlanan bir genel başkandan söz ediyoruz. Yani İnönü o kurultaya gelirken böyle bir hâldeydi… Mesela ben açık söyleyeyim. Delegeydim, bu durumda oy kullanmakta hevesim kaçtı. Ecevit’e rey vermedim. Nasıl oldu bilemiyorum ama İsmet Paşa’ya da vermedim. Salondan öyle çıktım.

Ecevit de yüzüne karşı İsmet Paşa’ya saygı gösteriyordu ama arkadaşlarına diyordu ki:

‘Buna çok yüz vermeye gelmez. Elini verirsen kolunu alamazsın.’

Ecevit’in bu sözlerini de duyuyordum…”