“Ya çocuk sizin değilse?!.”

“Ya çocuk sizin değilse?!.”



“Acaba rica etsem çocuğumu Trabzon’a kadar götürebilir misiniz? Hava alanında annemle babam karşılayacaklar.”

 

Yıllar öncesindeydi… Görevlendirildiğim bir hâkim soruşturması için uçakla Trabzon’a gidip oradan da kara yolu ile Rize’ye ulaşacağım. Şikâyet konusu beni üzüyor.

Atatürk Havalimanının iç hatlar bölümünde bir kafeteryaya oturup hareket saatini bekleyeceğim. Bir masa seçip kendime bir çay söyledim. Daha bardağı yarılamadan karşıdan rahmetli başmüfettiş arkadaşım Cumhur Poyraz, sallana sallana geliyor. Bakışını yakalayınca işaret ettim masama gelmesi için. Her zamanki gibi bıyıklarının uçlarını kıvırmış, iri dalgalı saçlarını arkaya taramış. Gelip yanıma otururken;

“Cemeroğlu, bakıyorum da, Hülya Koçyiğit’le karşılıklı oturmuşsun” diyerek biraz ilerimdeki masayı gösterdi. Karşıdaki masaların birinde alımlı bir bayanın oturduğunu fark etmiştim ama sanırım soruşturmanın stresinden doğrusu onun Hülya Koçyiğit olduğunu anlayamamıştım. Rahmetlinin gözleri çok dikkatliydi. Cumhur’un işaretini Hülya Hanım da görmüştü. Gülümseyerek bize baktı ve kibarca selamlaştık…

Uçak saatini bekliyoruz. Arkadaşım da aynı saatlerde kalkacak uçakla Diyarbakır’a gidecek. Vakit yaklaşmıştı. Kalkıp Trabzon uçağının yanaşacağı perona doğru yürüdüm, tabii Cumhur’a sarılıp kucaklaşarak vedalaştıktan sonra.

Perona girip volta atmaya başladığım süreçte yanıma genç bir bayan yaklaştı. Beni kibarca selamladı;

-Beyefendi Trabzon’a mı yolculuk, diye sordu.

“Evet” diye cevaplayınca kucağındaki bebeği göstererek;

-Acaba rica etsem çocuğumu Trabzon’a kadar götürebilir misiniz? Hava alanında annemle babam karşılayacaklar.

(O yıllarda insanlar birbirine bu kadar mı güvenirdi? İnsanlar karşısındaki kimsenin niyetindeki saflık ve temizliğe bu kadar mı inanırdı? Bunu günümüzde yok olmaktan öte binbir şüpheyle reddedilecek hâle gelen sosyal ilişkilerle kıyaslayınca daha iyi fark edebiliyoruz.)

Bebeğe baktım 5-6 aylık bembeyaz tenli bir erkek çocuğu. İri simsiyah gözlerini bana dikmiş, dişsiz ağzını bir karış açarak gülümsüyor.

Kadının yüzüne şaşkınlıkla bir süre bakmışım. Tereddüdümü gören Bayan “Annemle babam karşılayacak, çok usludur, size yük olmaz” diye ısrar ediyor.

-Ama nasıl olur hanımefendi, dedim, ya çocuk sizin değilse? DEVAMI YARIN

Comments are closed.