“Yâ Rabbî, ilmimi artır”

“Yâ Rabbî, ilmimi artır”



Peygamber efendimiz bütün mahlûkâtın seçilmişi olduğu hâlde, Allahü teâlâ O’na meâlen; “Yâ Rabbî, ilmimi artır” demesini bildirmektedir.

 

Yahyâ bin Eksem hazretleri Hanefî fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 159 (m. 775)’de Türkistan’da Merv’de doğdu. 242 (m. 856)’de hacdan dönerken Rebze’de 83 yaşında vefât etti. “Tenbîh” isimli bir eseri vardır. Bu kitapta buyuruyor ki:

Âlimler buyurdular ki: “İlmin kuvvetlendirmediği izzet, zillettir. Akılla teyit edilmeyen ilim sapıklıktır.” Hâl böyle olunca, her melik veya mevki sahibi, ilim öğrenmekten nasıl geri durabilir! 

Mûsâ aleyhisselâm, Şam’a, bütün Bahreyn ülkelerine, batının en ücra köşelerine, Hızır aleyhisselâmı bulmak, ondan bir şeyler öğrenmek için gitti. Onu bulduğu zaman da; “Sana, rüşd ve hidâyetten bildiğini bana öğretmen için tâbi olabilir miyim?” dedi. Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlânın peygamberi ve kelimi olduğu hâlde böyle söyledi.

Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), bütün mahlûkâtın seçilmişi olduğu hâlde, Allahü teâlâ O’na meâlen; “Yâ Rabbî, ilmimi artır” (Tâhâ-114) demesini bildirmektedir. Şayet Allahü teâlânın katında ilimden daha şerefli bir şey olsaydı, Allahü teâlâ, Peygamberine onu yapmasını bildirirdi.

İnsanoğlunun atası Âdem aleyhisselâm, melekler, Rablerine tesbih ve takdisler ile iftihar ettikleri zaman, ilmi ile iftihar etti. Bekâra sûresinin otuzbirinci âyet-i kerîmesinde meâlen; “Allahü teâlâ meleklere; ‘Eğer (her şeyin içyüzünü bilen) sâdıklarsanız, (eşyayı göstererek) bunların isimlerini bana haber verin’ buyurdu” buyuruluyor. Melekler bunu söylemekten âciz kalınca, onlara, Âdem aleyhisselâma secde etmelerini emretti. Bütün bunlar, ilmin şerefini ve kıymetini göstermektedir…

Bazı haberlerde gelen, “Küçüklükte öğrenilen ilim, mermere yazmak gibi, yaşlılıkta öğrenilen ilim, suyun üzerine yazı yazmak gibidir” sözü, sana mazeret kapısı açmasın. Ahnef bin Kays, bu sözü söyleyen bir kişiye; “Yaşlı bir zat, aklen daha kâmildir. Ancak, kalbi meşgul olup, manayı araştırır ve dikkatini sebeplere verir” buyurdu. Resûlullah efendimizin Eshâbı arasında, yaşlılar, olgun kimseler, gençler vardı. Hepsi ilim, Kur’ân, sünnet öğreniyorlardı. Hepsi ilim deryaları, fıkıh ve hikmet menbaı idiler. Ancak küçüklükte öğrenilen ilim, sağlam temellere oturur. Ancak, bir şeyin hepsi ele geçmezse, hepsini de kaybetmemelidir.

Comments are closed.