“Yakınlarını ve akrabanı ziyâret et”

“Yakınlarını ve akrabanı ziyâret et”



“Benim Horasan’da akrabâlarım, dostlarım vardı. Mekke’ye geldikten sonra hiç sıla-i rahm yapmadım. Onları arayıp sormadım, ziyâretlerine gitmedim. Nihâyet ömrüm sona erdi. Ve!..”

 

Allahü teâlâ, Müslüman olan ve salih olan akrabayı ziyareti emretmektedir. Hiç olmazsa haftada veya ayda bir ziyaret etmeli, kırk günü geçirmemelidir. Uzak memlekette ise, telefonla, mail atarak gönlünü almalıdır. Akrabası gelmese, cevap vermese de, giderek veya hediye, selam göndererek hâl hatır sormalı; irtibatı kesmemelidir… Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:

“Ey insanoğlu, malın ile akraba ve yakınlarını ziyâret et. Eğer malında cimrilik yaparak onlara bir şey götürmezsen, yahut onlara verecek kadar bir şeyin olmazsa, o takdirde hiç değilse ayaklarınla yürüyerek onlara ziyarette bulun.”

            ***

Mekke’de Horasanlı emîn bir kimse vardı. Oraya gelen yabancılar, eşya ve emânetlerini ona bırakırlardı…

Bir defasında yine bir yolcu, kendisine onbin akçe emânet etmişti. Adam, bir müddet sonra emânetini almak üzere tekrar Mekke’ye geldiğinde, emânetçinin ölmüş olduğunu öğrendi. Meseleyi âile efrâdına anlattı. Fakat onlar, böyle bir emânetten haberlerinin olmadığını söylediler. O da Mekke’deki ulemâya durumu anlattı. Ne yapması gerektiği husûsunda fikirlerini sordu. Ulemâ ittifakla;

-Biz Horasanlıyı gâyet dürüst ve sâlih bir insan olarak biliriz. Hakkındaki kanâatimiz odur ki, o Cennetliktir. Sen, gecenin üçte biri, yâhut yarısı geçince, Zemzem kuyusunun başını git ve orada, “Ey filân oğlu filân! Ben emânetin sahibiyim!” diye seslen. Ümit ederiz sana bir cevap verilecektir, dediler.

Adam, üst üste üç gün böyle yaptı. Fakat ses sedâ çıkmadı. Âlimler bu duruma şaşırdılar.

-Bu durumda biz, Horasanlının Cehennemlik olmasından korkuyoruz. Merhût denilen bir vâdi vardır. Bu vâdîde bir kuyu bulunmaktadır. Gecenin üçte biri veya yarısı geçince onun başında, “Ey filân oğlu filân! Ben emânetin sahibiyim! diye nidâ et” dediler.

Adam, söylenilen saatte oraya gitti ve o şekilde seslendi. Daha birinci seslenişinde bir ses kendisine cevap verdi. Emânetçinin sesini tanıyan ve dehşete kapılan adam, ona sordu:

-Buraya atılmana sebep nedir?

-Benim Horasan’da akrabâlarım, dostlarım vardı. Mekke’ye geldikten sonra hiç sıla-i rahm yapmadım. Onları arayıp sormadım, ziyâretlerine gitmedim. Nihâyet ömrüm sona erdi. İşte Allahü teala beni bunun için cezâlandırdı… Senin emânete gelince, o olduğu gibi duruyor. Ben onu, evin filân yerine saklamıştım. Çocuklarıma söyle, emânetini bıraktığın gibi al!..

Adam, emânetçinin çocuklarına gitti ve söylenen yeri aradılar. Gerçekten parası olduğu gibi duruyordu…