Yalnız yaşadı, yalnız öldü

Ebû Zer-i Gıfârî hazretlerinin “radıyallahü anh” devesi zayıf ve dayanıksız olduğu için Tebük harbinde gerilerde kalmıştı. Deve zor yürüyordu.
Az sonra çöküp kaldı.
Ebû Zer deveden indi.
Eşyalarını sırtladı.
Orduya yetişti.
Sonra mola verildi.
İstirahate çekildiler.
O da bir yere oturdu.
Ama tenhâ bir yerde.
Ve tek başına.
Efendimiz aleyhisselâm Onu böyle görünce “Allahü teâlâ, yalnız yürüyen, yalnız ölen ve yalnız haşrolan Ebû Zer’e rahmet eylesin” buyurdular.

FAKİRLERE VERİRDİ
Ebû Zer-i Gıfârî hazretleri “radıyallahü anh” evinde bir günlük nafakadan başka şey bulundurmaz, fakîrlere dağıtırdı.
Şam vâlisi tecrübe için Ona “onbin dirhem altın” göndermişti bir gün.
O altınları aldı.
Teşekkür etti.
Ve evden çıktı.
Hepsini fakîrlere dağıtıp eve döndü.
Tek altın bile kalmadı.
Az sonra hizmetçi gelip;
“Efendim, size getirdiğim altınlar başkasınınmış, yanlışlıkla size getirmişim” dedi.
Ve onları geri istedi.
Hazret-i Ebû Zer;
“Onlar bitti” dedi.
“Nasıl?” deyince;
“Hepsini fakîrlere dağıttım” dedi.
Vâlinin adamı geri dönüp durumu vâliye anlatınca, Vâli, Ebû Zer hazretlerinin büyüklüğünü anladı. (Devamı yarın)

Comments are closed.