Yapma! Allah’tan kork!”

“Kim ki gıybet edene ‘Yapma Allahtan kork, o senin din kardeşindir’ diyerek onu susturursa, yüz şehid sevabı alır.”

Gıybet; din
kardeşinin, işitince üzüleceği bir kusûrunu arkasından söylemektir.
Yâni belli bir mü’minin ayıbını, onu kötülemek için arkasından söylemek
gıybet olur. Meselâ, bedeninde, nesebinde, ahlâkında, dîninde,
dünyasında, hattâ elbisesinde bulunan bir kûsur arkasından söylendiği
zaman, bunu işitince üzülürse, gıybet olur…
Gıybet kanser
gibidir. Girdiği vücut iflâh etmez. Aileleri parçalar, toplumları
çökertir, cemiyetleri felakete götürür. Zinadan daha büyük günah olduğu
halde, çok kolay işlenen bir günahtır. Bugün bu âfet maalesef hem
erkekler hem de kadınlar arasında salgın hâle gelmiştir.
Gıybet
yapılırken, orada bulunan kimse, korkmazsa, söz ile, korkunca, kalbi
ile reddetmezse, gıybet, günâhına ortak olur. Sözünü kesmesi veyâhut
kalkıp gitmesi mümkün ise, bunları yapmalıdır. Eliyle, başıyla, gözüyle
menetmesi kâfi gelmez. Açıkça, “sus” demesi lâzımdır.
Hüseyin
Hilmi bin Saîd “kuddisesirrûh” buyurdu ki: “Kim ki gıybet edene ‘Yapma
Allahtan kork, o senin din kardeşindir’ diyerek onu susturursa, yüz
şehid sevabı alır. Hem de Viyana kapılarına kadar gitmiş, orada şehid
olmuş olanınkinin yüz misli…”
Hazret-i Mevlânâ da bu hususta
şöyle buyurdu: “Duydum ki beni gıybet etmişsin!.. Yüzüme söylemekten
kaçmışsın! Benim gibi bir acizden korkmuş; fakat Allahü tealadan
korkmamışsın!”
Gıybet etmenin kefâreti, üzülmek, tövbe etmek
ve onunla helâlleşmektir. Affetmezse, onu övmeli, sevdiğini bildirmeli,
yalvarmalı, gönlünü almalıdır. Helâl etmezse hak yine onundur. Pişmân
olmadan helâlleşmek, riyâ olur, ayrı bir günâh olur…
***
Bir gün, büyük velî Hasan-ı Basrî hazretlerine birisi gelip;
-Filan kimse seni çekiştirdi, gıybet etti, der. O mübarek de sorar;
-Sen o zâtın evine niçin gitmiştin? Adam;
-Misâfir olarak dâvet etmişti, der. Sonra adama, orada kendisine ne ikrâm edildiğini sorunca;
-Çeşitli yemekler ve serin meşrubatlar ikram etti, cevabını alır.
Hasan-ı Basrî hazretleri, adamdan bunu duyunca şöyle der:
-Bu kadar yemeği içinde sakladın da, bir çift sözü mü saklayamadın?
Mübarek zat hemen, kendisinin aleyhinde konuşan bu kimseye, bir tabak tâze hurma ile birlikte şöyle haber gönderir:
“Duyduğuma
göre gıybetimi ederek sevaplarını, benim amel defterime geçirmişsin!
İsterdim ki, karşılık vereyim! Kusura bakmayın! Bizim hediyemiz sizinki
kadar çok olmadı!..”

Comments are closed.