Yaşına hürmeten!..

Hazret-i Alî radıyallahü anh bir sabah namâzı için mescide giderken az ileride bir ihtiyârın da aynı yöne gittiğini gördü. Ama çok yaşlı olduğu için gâyet yavaş ilerliyordu. Hazret-i Alî ise ilk rek’ata yetişmek için acele ediyordu.
Hayli yaşlıydı.
Ak sakallıydı.
Yaşına hürmeten önüne geçmedi. Mescide kadar onun ardından, yavaş adımlarla ilerledi. Mescit hizâsına gelince, ihtiyâr mescide girmedi.
Yürüyüp gitti.
Hristiyânmış.
Hazret-i Alî ise hızla mescide girdi. Cemâat rükûdaydı girdiğinde. Koşup son safta yetişti cemâate. Efendimiz, rükûda uzun beklemişlerdi. O namâza girince doğruldular rükûdan. Ancak eshâb merak etmişlerdi bunu.
Namaz bitti.
Suâl ettiler:
“Yâ Resûlallah, ilk rükûda çok durdunuz, hikmeti neydi acaba?” Efendimiz; “Evet öyle oldu” buyurdular.
Hikmetini sordular.
“Bilmiyorum” dedi.
Ve şöyle îzah etti: “Tam rükûdan doğrulacağım anda Cebrâil sür’atle geldi. Eliyle başıma, kanadıyla da arkama bastırıp, rükûdan kalkmama mâni oldu, bir müddet sonra bıraktı, sebebini ben de bilmiyorum.”
O sözlerini bitirdi.
Cibrîl-i emîn geldi.
“Yâ Resûlallah, bu işin hikmetini bildirmek için Rabbimizin emriyle geldim. İzin verirseniz anlatayım” dedi.
“Anlat” buyurdular.
O da şöyle arz etti:
“Sen rükûdan kalkacağın anda Hak teâlâ bana; ‘Acele Habîbime git ve rükûdan kalkmasına mâni ol. Çünkü Alî kulum, bir ihtiyârın ardından yavaş adımlarla mescide geliyor. O pîr-i fânînin yaşına hürmeten önüne geçmiyor. Git, Habîbimi tut ki, ilk rek’ata O da yetişsin’ diye emretti. Hikmeti budur” dedi.

Comments are closed.