Yedi yüz âlimin cevabı

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Allah diyenin yardımcısı Allah’tır, para diyenin yardımcısı olmaz. Para, mal, ya hayırlı veya hayırsız olur. Bu, parayı kazanmaya ve harcamaya bağlıdır. Paranın gittiği yerden, geldiği yer belli olur. Hayırlı mal, Allah yolunda harcanır. Hayırsız mal, nefsin, şeytanın yolunda, yani Allahü teâlânın rızasının olmadığı yerlerde kullanılır. Bu ise felakettir.
En büyük zenginlik kanaattir. Kanaat, Cenab-ı Hakk’ın verdiğine rıza göstermektir. Israr eden, belki çok para kazanır, ama ateşe de maruz kalır. Helâl malın hesabı, haram olanın azabı var. Onun için para kullanmak, silahı kullanmak kadar maharet ister. Kullanılması bilinmezse, yanlış sıkılan kurşun, birini öldürebilir, kurşun atan da cezalandırılır. Parayı yanlış kullanmak ise daha kötüdür, insanı Cehenneme götürür.
Şakik-i Belhi hazretleri buyuruyor ki: 700 âlime beş sual sordum. Hepsinin cevabı, yaklaşık aynıdır. Bunlar şöyleydi:
1- (Akıllı kime denir?) diye sordum. (Dünyaya kıymet vermeyene) dediler. Dünyaya kıymet vermeyen, âhirete kıymet verir. Âhirete kıymet veren de, sonsuz saadete kavuşur.
2- (Zeki kime denir?) diye sordum. (Aldanmayana) diye cevap verdiler. Hangi konuda aldanmaz? Her konuda aldanmaz. Din işlerinde aldanmaz, alışverişlerde aldanmaz, ticarette aldanmaz. Aldanmadığı gibi, başkalarını da aldatmaz. Çünkü dinimizde, aldanmak da, aldatmak da yoktur.
3- (Derviş kime denir?) diye sordum. (Allahü teâlânın rızasını, Onun kullarının rızasından üstün tutana derviş denir) diye cevap verdiler. Demek ki, derviş, insanları memnun etmek için değil, Allahü teâlâyı memnun etmek için yaşar. İnsanların arzularıyla, istekleriyle Allahü teâlânınkiler bir araya gelirse, o daima Cenab-ı Hakk’ın tarafını tercih eder.
4- (Zengin kime derler?) diye sordum. (Kanaat edene) diye cevap verdiler. İnsanın nefsi, doymak bilmeyen, heyula denilen hayvana benzer. Hiçbir zaman, bu bana yeter demez. Her şeyi ister.
5- (Cimri kime denir?) diye sordum. (Allahü teâlânın verdiği emaneti şahsından bilene, hepsini kendine ait zannedene denir) diye cevap verdiler. Hâlbuki Allahü teâlâ, o nimetleri kullansın ve kullarına versin diye verdi. Bizim böyle bir varlığımız yoktu. Allahü teâlânın verdiği bu nimetleri Onun rıza gösterdiği, emrettiği yerlere harcamalı, Onun kullarının ihtiyaçlarını görmeye çalışmalı. Aksini yapmanın vebali büyük olur.

Comments are closed.