“Yemek hâlâ pişmedi mi anne?”

“Yemek hâlâ pişmedi mi anne?”



Hindistan evliyasından Alaüddin-i Sabir hazretlerinin babası vefat edince maddi sıkıntıya düştüler.

Annesi, kimseye belli etmedi bu sıkıntılarını.

Alaüddin sadece “su” içer, üç günde, bir lokma “ekmek” yerdi.

Bir gün açlıktan bunaldı.

Ve annesinden yiyecek bir şey istedi.

Evdeyse yemek yoktu…

Pişecek şey de yoktu…

Kadıncağız, tencereyi “su ile” doldurup koydu ateşe. Yemek pişirir gibi göründü.

Alaüddin akşama doğru seslendi:

“Anne! Yemek hâlâ pişmedi mi?”

“Hayır oğlum, pişmedi.”

O ise çok acıkmıştı.

Tencerenin kapağını açtı ve “Anneciiim, pilav pişmiş!” diye bağırdı sevinçle.

O da koştu hemen.

Gördü pişen pilavı.

Çok hayret edip, anladı “oğlunun kerameti” olduğunu!

Kendi kendine;

“Bunu âbime götüreyim. Onun yanında yetişsin” dedi. Âbim dediği, Feridüddin Genc-i Şeker hazretleriydi.  

O, Alaüddin’i görünce;

“Ablacığım, bunun yetişmesi için üç sene kâfi gelir” dedi.

O da çok sevindi…

Ve ona arz etti ki:

“Abicim, Alaüddine dikkat edin. Yoksa yemek yemeyi unutup açlıktan ölebilir, diye korkuyorum!”

Abisi tebessüm edip;

“Korkma, ben onu mutfak işine veririm!” buyurdu.

Ama o, yemezdi yine.

Dayısının yanında üç sene kaldı.

İyi yetişip “mutlak icazet” aldı…

Comments are closed.