Yiyecek bir şeyin var mı?

Hazret-i Fatıma, Hazret-i Ali’ye altı akçe verip “Bununla çocuklara meyve al” dedi.
Hazret-i Ali çarşıya giderken yolda münakaşa eden iki kişi gördü. Ve sordu birine:
“Meseleniz nedir?”
“Bana borcu var, ödemiyor.”
Öbürüne döndü:
“Doğru mu söylüyor?”
“Evet ama ödemeye gücüm yok.”
“Peki borcun ne kadar?”
“Altı akçe.”
Elindeki altı akçeyi ona verdi ve bir şey almadan eve dönüp olup biteni Hazret-i Fatıma’ya anlattı. Hazret-i Fatıma “İyi yapmışsın” dediyse de üzülmüştü… Zira çocuklar meyve diye ağlıyorlardı!
Ali bin Ebi Talip;
“Ben Efendimize gidiyorum” deyip çıktı evden.
Yolda birine rastladı. O kimse yanındaki deveyi gösterip “Parasını bir ay sonra vermek üzere bunu yüz akçeye alır mısın?” diye sordu.
Hazret-i Ali;
“Olur” deyip deveyi aldı. Birkaç adım gitmişti ki karşısına yine tanımadığı biri çıkıp “O deveyi satıyorsan peşin üç yüz akçeye alırım” dedi.
Deveyi ona sattı.
Üç yüz akçeyi aldı.
Ve Resulullaha vardı. Efendimiz sordu:
“Deveyi kimden alıp kime sattın yâ Ali?”
Hazret-i Ali “Allah ve Resulü daha iyi bilirler” deyince “Yâ Ali! Deveyi sana satan Cebrail, alansa İsrafil’di. Sen o borçlu kişiye yardım ettiğin için Hakk teâlâ sana elli mislini ihsan etti” buyurdu.

Comments are closed.